DÜNYASon Dakika

2. Ders: İlmî Müzakere ve Marifet Tahsilinin Önemi

Ramazan ayı bir aydır ki, insanlara doğruyu bildiren, doğruluğa ait apaçık delillerden ibaret olan ve hakla batılı ayırt eden Kur’ân bu ayda indirildi.

İlmî Müzakere ve Marifet Tahsilinin Önemi

Büyük ibadetlerden biri de, ilmî müzakerelerde bulunmaktır. Allah nasip etsin de, ömrümüzün bir bölümü ilim müzakerelerinde tükensin. Bir saatlik ilim müzakeresi, bin defa Kur’ân’ı hatmetmekten daha iyidir. İlmî müzakere, birkaç kişinin bir ayetin manası hakkında görüş alışverişinde bulunması, konuyu tartışması ve böylece ilimlerinin artmasıdır.

Kur’ân’ın anlaşılmasına yardımcı olan, ilmî bir müzakere eden herkes tevhit mertebelerinin aydınlığına ulaşır ve marifet makamları artar. Bu vesileyle de ilahî hükümlerden birine aşina olur.

Bizim bu meclisimizin de, bir ilmî müzakere meclisi olmasını ümit ediyorum. Bütün bu eser ve bereketlerin hepsi böyle bir meclis içindir. Melekler, ilim talipleri için kanatlarını yere sermekte ve onlar karşısında tevazu izharında bulunmaktadırlar. Elbette ki, ilmî müzakere meclisleri için bütün varlıklar istiğfarda bulunur.

Bahsimiz, Fâtihatü’l-Kitap olan Hamd Suresi’dir. Bu surede, Kur’ân’da bulunan açık hakikatlerin icmalî olarak yer aldığını söylemiştik.

“Sab’ü’l-Mesani”dir. Zira her namazda iki defa okunmaktadır. Sure yedi ayettir. Surenin ilk ayeti, “Bismillahirrahmanirrahim”dir. Surenin, “Bismillah”tan başlayıp “Maliki yevmiddin”e kadar olan bölümü Allah ile ilgilidir. “İyyake na’budu” ayetinden, surenin sonuna kadar olan bölümü de kul ile ilgilidir ki, inşallah her iki bölümden de tafsilatlı bir şekilde bahsedeceğiz.

Kur’ân’ın en büyük ayeti “Bismillah”tır. 6666 ayetin içinde, en büyüğü ve İsm-i A’zam’a en yakın olanı bu ayettir.[1] Bir rivayette yer aldığına göre:

Bütün ilimler Hamd Suresi’ndedir. Hamd Suresi’ndeki bütün ilimler de, Bismillahirrahmanirrahim ayetindedir. Bu ayetteki tüm ilimler de, ayetin başındaki “ba” harfinde toplanmıştır.

Bu mevzuu daha sonra tafsilatlı bir şekilde ele alacağız. Şimdi bu ayetten istifade edebilmek için bazı meselelerin belirtilmesi gerekiyor.

Gerçekten de Allah Teâlâ bu ayeti Habibi Muhammed Mustafa’nın (s.a.a) kalbine nazil etmek ve her namazda mükerrer bir şekilde okumasını emretmekle kullarına ihsan ve lütufta bulunmuştur.

Hz. Ali (a.s) de Müslümanlara bu ayeti tavsiye ederken şöyle buyurmuştur:

Özellikle Bismillah’tan istifade ediniz ve bu ayete çok önem veriniz. Bu ayet sizinle düşmanlarınız arasında bir hicap ve örtüdür, insanlar ve cinlerden olan, zahirî ve batinî düşmanlarından korkacak olursan, Bismillah de! Bu onlar karşısında senin için bir silahtır. Cehennem ateşinden de korkuyorsan, “Bismillah” de.

Öğle ve ikindi namazlarında bile Hamd ve ondan sonra okunan sureyi sessiz okumak gerekirken, “Besmele”nin yüksek sesle okunması müstehaptır.

Besmele’nin manası malum olunca hadislerde her işten önce “Bismillahirrahmanirrahim” demenin tavsiye edilmesinin felsefesi de anlaşılacaktır.

Bismillah demeyi meleke hâline getiren kimse için, bunun ahirette de faydası vardır. Ali (a.s) da, “Hatta bir satır şiir bile yazmak istersen, önce Bismillah yaz.” buyuruyor.

Her ne yazmak istersen, ilkönce Allah’ın adıyla başla. Allah adıyla başlanmayan bütün işler eksiktir.

Elbette ki, Allah’ın adına ihtiram göstermek herkesin vazifesidir. Dikkat edin ki, Allah adı bulunan şeyler ayakaltına ve çöplere düşmesin. Rivayetlerde yer aldığına göre:

Allah’ın ismine ihtiram göstererek, üzerine Allah ismi yazılan bir şeyi yerden kaldıran kimseye Allah Teâlâ öyle bir rahmet inayet eder ki, bundan anne ve babası da faydalanır.

Her neyi okumak isterseniz, ilkönce Bismillah deyiniz. Eğer Bismillah demeyi âdet edinirseniz, kıyamette faydasını görürsünüz. Hadiste yer aldığına göre kıyamet gününde, müminin amel defteri kendisine verilerek okuması istenecek. (Zira herkes kendi günahlarını okuyacaktır.) Eğer dünyadayken bir işe başlarken Bismillah demeyi kendisine âdet edinmişse, amel defteri eline verilip de oku dendiği zaman, hemen Bismillahirrahmanirrahim diyerek okumaya başlayacaktır.

Sırası gelmişken, şunu da söyleyeyim ki, yaşayışında bir şeyi âdet edinen kimse, ölüm anında da bu âdeti üzere kalacaktır. Meselâ sövmeyi âdet edinen kimse, ölüm anında Azrail’e sövecektir. Kabirde de sövmeye devam edecektir. Cehennem’e girdiğinde de sövecektir. Kısaca, bu âdeti asla yok olmayacaktır.

Hakeza hayırlı bir âdet de öylece devam edecektir. Eğer Bismillah demeyi bu dünyada âdet edinirse, yarın kıyamette de amel defterini okumaya Bismillah diyerek başlar. İşte o zaman günahlarının silindiğini görür ve “Ya Rabbi, benim günahlarım burada yok.” der. Bunun üzerine şöyle denilecektir:

Sen Allah’ı Rahman ve Rahim sıfatlarıyla çağırdığın için, Allah senin günahlarını silmiştir.

Her işimize Allah adıyla başlayalım. Camiye girerken, eve giderken, hatta helâya giderken bile. En güzel ve en pis mekânlarda silahlı olasın ki, Şeytan senden uzak dursun. Bismillah senin silahın ve saadet vesilendir. Bizlerde, bu ahlâkın sabit kalmasını ümit ederim.

Şu rivayet İmam Hasan Askeri’nin (a.s) tefsirinde yer almıştır:

Eşraftan ve İmam Ali (a.s) taraftarlarından biri olan Abdullah b. Yahya’nın şöyle dediği nakledilir: Emirü’l-Müminin’in (a.s) huzuruna vardım ve oradaki kürsüye oturdum; fakat kürsünün ayağı kırıldı ve yere düştüm; başım yarıldı. Bunun üzerine İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Bizim Şiîlerimizin günahlarının kefaretini bu dünyada verdiren ve onları bu dünyada temizleyen Allah’a hamdolsun!”

Abdullah diyor ki: İmama Ali’ye, “Ne günah işledim ki, başımın yarılması o günahın kefareti oldu?” diye sordum; şöyle buyurdu: “Oturduğun zaman Bismillah demedin.”

Sünnî müfessirlerden olan Fahri Razî şöyle diyor:

İnsafla bakılırsa, Muaviye’ye değil de, Ali’ye tâbi olmak daha uygundur. Zira Peygamber (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Hak Ali ile ve Ali de hak iledir. Allah’ım, Ali her nerede olursa, hakkı da onunla beraber et.”

Ey Müslümanlar! Ali namazda Bismillah’ı yüksek sesle okuyordu ve bunu hiç terk etmiyordu.

Ali (a.s) namazda yüksek sesle Bismillah demeye özellikle önem verdiği için Muaviye bunun aksini yapıyordu. Bu hususa işaretle Fahr-i Râzî şöyle diyor:

Muaviye böyle yapınca, Müslümanlar ona itirazda bulunarak, “Niçin Kur’ân’dan besmeleyi attın?” diye karşı çıktılar. Bazıları da, Müslümanların onu, namazını yeniden kılmaya zorladığını yazmışlardır. Para ve kudret onun elindeydi. Zamanındaki bazı âlimleri de kendisine tâbi ederek, namazdaki Bismillah’ı terk ettiler.[2]

Bütün nasipler, kulluk makamlarını kat etmek ve marifet bereketiyle olur. Ramazan ayı da bu iki ciheti tamamlama zamanıdır. Mümkün olduğu kadar Kur’ân’ın, bu sahadaki bereketlerinden istifade ediniz. Bu ayda feyiz çoktur, eli boş çıkmayınız.

Nitekim “Bu ayda Allah’ın, rahmet ve bağışlamasından nasiplenmeyen, bedhahtır.” diye buyrulmuştur.

Ey büyük Allah! Varlık âlemi, senin keramet deryandan sadece bir katredir. Senin zevali olmayan zatını kim idrak edebilir? Ey bağışlayıcı Allah! Eğer bütün kullarını dahi bağışlasan, senin rahmet ve bağışından hiçbir şey eksilmez.

Ey semi’/işiten ve basir/gören Allah! Gönüllerin ahını duyan ve kalplerin vesveselerinden haberdar olansın… Derdimi sen daha iyi biliyorsun. Ey gören, bilen, duyan ve haberdar olan Allah, sen herkesin derdini biliyorsun.

Ya Rabbi, Ramazan ayındayız. Nice dostlarımız bu yıl aramızda değiller. Kim bilir, belki günahkâr olan ben de, yarına çıkamayacağım. Ey Allah! Ramazan ayını sen yücelttin. Bu ay, senin yücelttiğin ve kerametli kıldığın bir aydır. Bu ayda vaki olan her türlü iyi ameli de sen yüceltiyorsun. Bu ay, diğer aylara üstün ve şerefli kıldığın bir aydır.

Ey Allah! Bu ayda, kullarına icabet etmeyi vaat ettin. Oruçluların duasına icabet ediyorsun. Ey Allah! Bizden fazl ve keremini esirgeme. Bu aydaki kulluğumuzu, suçlarımıza telafi vesilesi et.

En iyi vakit, Peygamber’in (s.a.a) de buyurduğu üzere, namaz vakitleridir. Ey Allah’ım! Bize, dua etmemizi emrediyorsun ve sana dua edenlere icabet edeceğini vaat ediyorsun. Sana yönelir ve senden yardım dileriz.

DİPNOTLAR

[1]- Allah’ın Esma-i Hüsna’sından biridir ki, bununla Allah’ı çağıran in­sanın her türlü ihtiyacı giderilir. Rivayetlerde yer aldığına göre, İsm-i A’zam’ın 73 harfi vardır. Bu harflerden birisi Hz. Süleyman’ın veziri Asıf b. Berhiya’nın yanında idi ki, onu tekellüm edince Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar Süleyman’a (a.s) getirdi. Bu yetmiş üç harften yetmiş ikisi Ehlibeyt’in (a.s) yanındadır. Bi­risi ise İsm-i Müste’ser’dir, yani sadece Allah indindedir.[2]- Namazda Fâtiha’dan sonraki sureyi okumaya başlamadan önce okunan Bismillah kastedilmektedir. (Mütercim.)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu