Küçük ManşetlerMEDYA ANALİZ

BASINDAN SEÇMELER

Abna.ir internet sitesinde yazılan İstikamet SURİYE, Hedef İRAN, Sonuç İSRAİL’İN Bekası adlı yorumu sizlerle paylaşıyor ve yorumlarınıza sunuyoruz

“Arap baharı” diye tabir edilen İslami uyanışın öncesinde ABD tarafından Beşar Esad’a sunulan teklifleri bir hatırlayın. ABD Beşar’a, tabir caizse, İran’ı boş ver, bize dön, seni ihya edelim” diyordu… İsrail, Golan tepelerini tartışmaya açıyor, Türkiye’ye ise arabuluculuk göreviyle bu tiyatroda rol biçiliyordu… Ama Beşar’ın “inadı” bu günleri de hazırlamış oldu… Eğer o gün Beşar ikna olsaydı ve “direniş eksenini” terk etseydi, bugün Suriye’de inanın tek bir olay dahi olmayacaktı… Bunu görmek için müneccim olmak gerekmiyor tabi… Bugün Beşar’a rahmet okutacak dikta rejimleri Suriye’de halklara özgürlük” sloganları atabiliyor ve Katar gibi bir ülke “Hamas”a ev sahipliğine hazırlanıyor ve de boş bir kabuktan öte bir anlam ifade etmeyen Arap Birliği birden “sorun çözen merci” haline dönüşüyorsa ve bu da bizim İslamcılarımız tarafından hararetle destekleniyorsa…

Bugün Suriye olayları üzerinden hedeflenen ve kısmen gerçekleştirilen şeylere bir göz atalım:

1- Direniş ekseni parçalanacak, İran ve Hizbullah “düşman” ilan edilecek…

2- Direniş ekseninin diğer en önemli aktörü Hamas ise yumuşatılacak ve “Arap bağrı”na geri döndürülecek…

3- Ehlileştirilen ve Arap Birliği kucağına döndürülen Hamas, ABD tarafından da tanınacak bir Filistin devleti ile İsrail’i tanıyan bir konuma dönüştürülecek, böylece bölgede bir Filistin devleti ile İsrail aynı anda iki devlet olarak varlığını sürdürecek…

Bugün bu hedeflerin ilki üzerinden oldukça yoğun bir mesai harcanıyor… İran ve Hizbullah, “ihanet” , samimi olmama ve Filistin davasını kendi çıkarları için kullanmakla suçlanıyor… Ve ne hazindir ki, “Katar” gibi kasaba büyüklüğündeki bir ülke, İran’a alternatif olarak sunulabiliyor… Suriye muhalefeti İran’ı “düşman” kabul ettiğini gizlemiyor. Dahası, İran ve Hizbullah, aslında İsrail’in müttefiği” gibi uçuk kaçık, ama akılların duygusal ve hamasi söylemlerle kilitlendiği bu karmaşada gönülleri çelmek için “uygun argümanlar” da havalarda uçuşuyor.

İkinci hedef için de yoğun bir çaba var… Hamas’ın Suriye’den ayrılacağı, İran’a sırt döndüğü, Katar’a taşınmayı kabul ettiği gibi haberler basında sıradan haberler haline geldi.. Ama işte İsmail Heniye, İran İslam İnkılâbı’nın yıl dönümünden tüm bu senaryoları çöpe attı… Ama insan bunun basındaki yansımalarına baksa, dudakları uçuklar… “Suriye Muhalefeti” denilen zoraki oluşturulmuş yapının sözcüleri olarak arz-ı endam eden malum “İslamcı” basın, bu haberi silik ve budanmış bir şekilde veriyor, Heniye’nin bir çok söylemini kırpıyor… Çünkü onların tezine göre Hamas, aslında Suriye Muhalefeti ile beraber, ama henüz konuşamıyor, zoraki olarak İran ve Suriye ile ilişkilerini devam ettiriyor. Hâlbuki Heniye’nin sadece şu sözü bile bu görüşün geçersizliğini ilan etmeye yeterli:

“Ey Müslüman halk! Bugün Filistin’deki direniş hattından İran’daki İslam Devrimi’ne kadar var olan zaferleri kucaklamak için size geldik.”

Ve Heniye, “İran’ın, aslında İsrail’in müttefiki olduğu ve siyaseten İsrail karşıtı göründüğü” şeklindeki o uçuk kaçık iddiaya cevap verircesine şöyle haykırıyor:

“Gazze’de 5 yıl süren İsrail ambargosunun, Furkan Savaşı’nın, Filistin’deki direniş ve sabrın ardından size Filistin ve halkından haberler getirmek için geldik. Filistin Direnişi güçlü ve kahramandır. Nasıl Furkan Savaşı’nı kazandıysa aynı şekilde yine zafer elde edecek, halklarını ve topraklarını bağımsızlığına kavuşturacaktır. İran, Gazze’nin farklı savaşlarda verdiği mücadelelerde elde ettiği zaferlerin ortağıdır.”

Üçüncü hedef için de yoklamalar sürüyor. Bu endişeyi derinden hisseden İsmail Heniye bakın bu konuda ne diyor:

“Batı bizden İsrail’i tanımamızı ve direnişi bırakmamızı istiyor. Bu vesileyle bir kez daha diyorum ki, bu asla olmayacak. Bizim mesajımız, Filistin topraklarında kanı dökülen herkesin mesajı şudur: işgal altındaki Filistin toprakları er geç özgürleşecektir”

İşte Hamas ile ilgili uydurulan senaryolara birinci ağızdan cevaplar bunlar… Ama Suriye Muhalefeti adıyla kotarılan ve aslında “sahibinin sesi” olmaktan öteye bir şey ifade etmeyen o uyduruk yapının yalanları ile sarhoş olmuş “bizimkiler”, hala Hamas’ın İran ve Hizbullah’tan koptuğunu iddia etmekten geri durmuyor. Bu aslında bir temenni… Hamas’ın merkezini Katar’a taşıyarak Suriye’den koparmak isteyenlerin asıl amacı ise Hamas’ın Arap kucağında ninnilerle uyutulmasından başka bir şey değil…

Bir kere işler şirazesinden çıktı mı, artık yeniden rayına döndürmek çok da kolay olmuyor… İşte Türkiye “İslamcıları”, Suriye’deki o zoraki kalkışmanın insanlara yansıtılmasında, dün çok canlarını yakan ve devamlı şikayet ettikleri “basın yalanları” silahına var gücüyle sarılmış durumdalar… Kotarılan haberlerin tamamı ise, muhaliflerin kaleminden çıkıyor. Ne tuhaf değil mi? Bazen haberlerde, mesela Şam’ın dış mahallelerinden bir kaçının “kurtarıldığı”, çatışmaların devam ettiği belirtilirken, ya da “Özgür Suriye Ordusu”nun başarılarından söz edilirken, şu ana kadar hiçbir haberde “Muhalifler” tarafından “öldürülen” hiçbir kişiden söz edilmemiş… Yani muhalifler çatışıyor, bazen de bazı bölgeleri ele geçiriyor, ama hiç bir şekilde bir canlı dahi öldürmüyorlar! Öldürülenlerin tamamının katili Suriye ordusu! Bunu nasıl başarıyorlar acaba!

Mesela, Haziran ayında Cisr eş-Şuğur’da 120 güvenlik görevlisinin öldürülmesinin kılıfı hemen bulunmuştu: “Bunlar Ordudan kaçan askerlerdi, Esat öldürttü!” Ama daha sonra onları öldüren ve Türkiye’ye sığınan Yarbay Harmuş, bunu itiraf ettiğinde de bunlar “bizimkilerin” medyasına yansımamıştı… (http://www.israhaber.com/albay-harmus-ve-cisr-sugur-katliami-12934-haberi.html)

İşte geçen gün Halep’te yapılan bombalı saldırıda 25 kişi ölmüş, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Bunu (France 24 televizyonunun haberine göre) “Özgür Suriye Ordusu” üstlendi, ama bizim “İslamcıların” medyasında yine yer almadı bu haber… Daha önce de Şam’da yapılan ve onlarca kişinin öldüğü bombalı saldırıyı da yine Esad’ın kendisi yapmış ve muhaliflerin üstüne atmıştı bu medyaya göre…

Ve son olarak bir Suriyeli Tuğgeneral öldürüldü… Öldüren kim? Esad’ın kendisidir canım, “muhalifler öldürdü” desinler diye kendisi öldürtmüştür!!!

Özgür Suriye Ordusu’nun roketatarlarla saldırdığı, yakıp yıktığı, onlarca polis ve askeri öldürdüğü bizzat oraya giden ve onları kamerayla tespit eden Türk medyası ise “Baas Lobisi” olarak adlandırılıveriyor hemen…

Esad’a destek için sokaklara dökülen milyonlar ise, orada yaşayan “Nusayriler!” Ve bir de tabi “zorla” oraya getirilip “coşkulu bir şekilde gösteri yapmaya zorlanan” ve bunu “başarı” ile yapan diğer halk! Türk medyasına, mesela Meltem Tv kameralarına konuşan, o kameraların kaydettiği onca insan, saldırıya uğramış karakollar, devlet binaları ne olacak demeyin… Onları da Beşşar yapmıştır! Kendi karakoluna, kendi devlet binasına roketatar fırlatmış ve sonra da “muhalifler yaptı” diye ilan edivermiştir… Kendi adına “ordu” diyen “Özgür Suriye Ordusu” ise, o ağır silahlarla, roketatarlarla ne yapıyor acaba, belli değil… Ama onlar asla kimseyi öldürmez, karıncayı bile incitmezler!…

Hani bu mahalifler silah kullanmayacaklardı? İstanbul ve Antalya’da yaptıkları toplantılarda aldıkları kararlardan biri de bu değil miydi? Halk devrimleri ne zamandan beri silahla gerçekleştirilir oldu? Silaha sarılan ve dış güçlerden yardım dilenen bir halk hareketi var mıdır? Eğer Libyaýı diyorsanız, şu anda ne durumda olduklarına bir bakın isterseniz… ABD mi dersiniz, Fransa mı dersiniz babalarının hayrına orada değillerdi her halde…

Bugün yapılmak istenen kısaca şu: Suriye’de bir “halk” hareketini oluşturamayan Emperyalist güçler, Suriye dışında kurdukları komşu ülkelerin de desteği ile silahlandırıp Suriye’nin üzerine saldıkları çeteler ile Suriye’de bir darbe yapıp Esad’ı alaşağı etmek ve Suriye’yi Arap Birliği politikaları ile uyumlu hale getirmek istiyorlar. Bu şu anlama geliyor: Suriye, eğer Arap Birliği ile uyumlu bir politika benimserse, artık bir Suudi Arabistan’dan, bir Bahreyn’den, bir Katar’dan faklı olmayacak İsrail ve ABD için… Böylece Direniş aksı kırılacak, İran yalnızlaştırılacak, Hizbullah ise, lojistik destekten mahrum olduğundan ortadan kaldırılacak… Böylece Filistin davasının da kaderi artık “Arap Birliği”nin ellerinde olacak… Ve Gazze ve Batı Şeria’ya sıkıştırılmış, İsrail’in silahlarının gölgesinde bir “Filistin devletçiği”, onun yanı başında ise artık Filistinlilerce de tanınan “meşru” bir İsrail devleti… Sonrası mı? İsrail ve Amerika’nın pençesine düşmüş bir “Filistin devletçiği’nin ömrü ne kadar olur dersiniz? Büyük resim dedikleri bundan ibaret ve bunun görünmesini istemeyenler dikkatleri zoraki kalkışmaya ve “halk hareketi” diye yutturmaya çalıştıkları faaliyetlere çekiyorlar…

Yoksa ne Arap Birliği’nin, ne ABD’nin, ne İngiltere’nin, ne de Katar’ın ve ne de “Kardeş olduğu” Beşar’ın ve Suriye rejiminin herhalde kimliğini yeni öğrenen (!) AKP hükümetinin Suriye halkı umurunda değildir…

Bu arada Mavi Marmara olayından ve 9 şehidin kanından haber var mı?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu