DÜNYAİNSAN HAKLARIİSLAM BÜYÜKLERİ

Hasan Nasrullah: AB, Aldığı Kararının Üstüne Bir Bardak Su İçsin

Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah’ın el-Menar televizyonu aracılığıyla yayımlanan konuşmasının geniş özetini sunuyoruz.

Önemli olan Direnişin halk tarafından desteklenmesi ve benimsenmesidir. Hizbullah, itibarını Lübnan halkından, Arap ve İslam dünyasından ve dünyanın diğer yerlerinden almaktadır. Bu itibar, Hizbullah’ın fedakarlıklarının ve gücünün bir sonucudur, Bu itibar, Hizbullah’ın sahadaki zaferlerinin bir sonucudur.

Hizbullah mücadelenin kurallarını değiştirdi ve düşmanın projelerini çökertti. Esirleri özgürleştirdi, Lübnan’ın onurunu yeninden kazandırdı, Lüban’ın daha ileri bir konum elde etmesini sağladı. Direniş, Siyonistlerin ve Lübnan’ın kötülüğünü isteyenlerin gözüne batan bir diken olmaya devam edecektir.

Direniş varlığıyla bölgedeki dengeleri etkilemektedir, olumlu da olsa olumsuz da olsa Lübnan’da, Arap dünyasında ve uluslar arası alanda dikkate alınmaktadır.

Direnişi destekleyen ve ona umut bağlayanlar için olumludur, Onlar, Direnişi kendilerinin gücü ve izzeti olarak görmektedirler. Direnişi tehdit olarak gören sulta peşindekiler için ise olumsuzdur.

Hizbullah, dışlanıp yalnızlaştırılabilecek bir parti değildir. Hizbullah’ın varlığı askeri, siyasi, kültürel ve psikolojik vs. her alanda saldırıya uğramaktadır.

AB’nin Hizbullah’ın askeri kanadını terör örgütü listesine alması kararı şimdilik sadece medyada yer almaktadır, bu konuda yapılmış resmi bir açıklama yoktur. Bunun çeşitli sebepleri var.

Öncelikle bu kararı reddeden veya kınayan Cumhurbaşkanına ve siyasi liderlere teşekkür etmeliyim.

AB’nin bu kararı bizi şaşırtmadı, uzun bir süredir böylesi bir kararın çıkacağını bekliyorduk. Bizi şaşırtan bu kararın ertelenmesi oldu.

İsrailliler, AB’nin bu kararının kendi diplomatik çabalarının sonucu olduğunu açıkladılar. İsrailliler bu karardan duydukları memnuniyeti gizlemediler.

Lübnan’da da bu karardan memnuniyet duyanlara şunu söylemek istiyorum memnuniyetlerini açıklamakta acele etmesinler. ABD ve İsrail AB’ye bu karar için büyük baskı yaptı. Sonuç itibariyle AB’nin bu kararının arkasında İsrail var.

İsrail’in girişimleri sonucu alınan bu karar İsrail’in çıkarlarını temine yöneliktir. Bu, 28 AB ülkesinin ABD ve İsrail’in iradesine teslim olduğunu göstermektedir.

Bu kararı Avrupalıların aldığını sanmıyorum. Bu karar onlara dikte dildi. Çünkü bu karar, Avrupa değerleriyle ve çıkarlarıyla örtüşmüyor.

İsrail, AB ülkelerini onların çıkarlarına olmayan bir çatışmaya soktu. Bölgede tarihi bir varlığı olan Direniş’e düşmanlık etmek Avrupa’nın çıkarına değildir.

Önümüzdeki günlerde kararla ilgili olarak resmi bir açıklama yapılacağı söyleniyor. Yapılacak açıklamada ortaya konacak sebeplerin Avrupa değerleriyle ve çıkarlarıyla ne kadar uyumlu olduğunu göreceğiz.

Yakın tarih göstermiştir ki Avrupa’nın tutumları değerler ve sebepler üzerine kurulu değildir. Neden İsrail’in askeri kanadığını yani ordusunu terör örgütü listesine almıyorsunuz? Halbuki İsrail’in Arap topraklarını işgal altında tuttuğunu sizler de söylüyorsunuz. Halbuki İsrail, onlarca yıldır uluslar arası yasaları uygulamıyor ve tüm dünya da İsrail’in cinayetlerine tanık.

Bu tutum, baskılara teslim olmanın bir sonucudur, değerlerle ya da ilkelerle bir ilgisi bulunmamaktadır.

Bu kararın değeri ve etkisi konusunda öncelikle şunu söylemeliyim ki bu karar sadece psikolojiktir. Bu ülkede direnişçiler işgale karşı savaştılar, büyük baskılar gördüler, şehit verdiler. Şimdi birileri gelip bu milletin evlatlarına siz teröristsiniz diyor. Bu bir hakarettir. Bu, direnişçiler ve bakanlar kurulu bildirisinde Direniş’i desteklediğini ifade edenlere yönelik bir hakarettir.

Bu, sadece direnişçilere değil, Lübnan halkına, Lübnan hükümetine bir hakarettir; ama bu hakaretin moraller üzerinde hiçbir etkisi olmayacaktır.

ABD ve İsrail’in isteklerine boyun eğen bu ülkeler kendi çıkarlarına zarar vermiş oldular. Bu ülkeler bilmelidirler ki bu kararla İsrail’e Lübnan’a her türlü savaş ve saldırı için yasa şemsiyesi sundular.

Çünkü İsrail artık bir terör örgütüne karşı savaştığını söyleyebilir. Bu ülkeler, İsrail’in Lübnan’a ve Direniş’e yapacağı her türlü saldırıya ortak olmuş oldular.

Bizim Lübnan içinde veya dışında ekonomik projelerimiz yok. Dolayısıyla kararın bu yönüyle hiçbir etkisi olmayacak. Biz ulusal bir hareketiz ve Avrupa’da paramız bulunmuyor.

Bölgenin en güçlü ordusuna karşı 33 gün savaşan Direniş’in böylesi değersiz bir karara boyun eğebileceğini sananlar ya kuruntuya kapılıyorlar ya da cahildirler.

Ben AB’ye şunu söylüyorum: Eğer sizin bu kararınız bizi teslim olmaya, tereddüde veya geri adım attırmaya yönelikse şimdiden söyleyeyim ki sizin nasibinize yenilgiden ve umutsuzluktan başka bir şey düşmeyecek.

Bu kararın Lübnan’a yönelik etkileri üzerinde durmak gerekiyor. Dün AB’nin Lübnan Temsilcisi bu kararın Lübnan’ı etkilemeyeceğini söylemeye çalıştı. Bunun üzerinde düşünmenizi öneririm. Lübnan’daki bazı 14 Martçı liderler yeri göğü birbirine kattılar; halbuki Avrupalılar, Lübnan’la ilişkilerin devam edeceğini söyledi.

Avrupalılara söyleyeceğim şudur, bu kararın üstüne bir bardak su için.

Lübnan içindekilere gelince, siz bu kararı Lübnan iç politikasında kullanamayacaksınız. Bu kararın bizi zora sokacağını ya da yalnızlaştırabileceğini sananlara iç dengeler çerçevesinde şunu söyleyeyim süreç, bu karardan önce nasılsa öyle devam edecek.

Hizbullah’ın olmadığı bir hükümet kurulamayacak. Şaka olsun diye kurulacak yeni hükümetteki bakanların Hizbullah’ın askeri kanadından olmasını önereceğim. Yani siz Lübnan içinde bu karara umut bağlamayın.

Biz Lübnan’ı etrafındaki sert fırtınalardan koruyabilecek bir hükümetin kurulması için siyasi çözüm yolu öneriyoruz.

Direniş var olmaya devam edecek ve Allah’ın izniyle de zafer kazanacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu