DÜNYAHABERLERİranORTADOĞU

İmam Hamanei’nin, öğretmenler günü ve işçi bayramı vesilesiyle yaptığı konuşma

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei, öğretmenler günü ve işçi bayramı vesilesiyle bugün bir konuşma yaptı ve bu konuşmada, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve bazı yetkililerin son açıklamaları hakkında konuştu.

FHA- Ayetullah Hamanei’nin konuşmasının önemli başlıkları şöyledir:

Ramazan Ayının zirvesi, kadir günleri ve geceleridir. Biz bu zirveye ulaştık. Allah’u Teala’ya yalvarış ve yakarma, dua ve tevessül ile bu eşişiz fırsattan yararlanmalıyız. Bu ay, Allah’ın ziyafet ayıdır.

Ettiğiniz dualar, döktüğünüz göz yaşları, bunların hepsi Allah’ın ziyafetidir. Bunların kıymetini bilin ve Allah’tan isteyin ve Allah’ın da dualarınıza icabet edeceğinden emin olun. Rivayetlerde de şöyle geçmektedir, “Dua ettiğinizde onun kabul olacağından emin olun.”

Bazen ilahi rahmeti alacak kapasitemiz olmayabilir. İstiğfar, yalvarış ve yakarma ile kendimizi Allah’ın ilahi rahmetini almaya hazırlamalıyız.

Bugünkü konuşmamız, İmam Ali, daha sonra öğretmenler günü ve işçi bayramı hakkında olacaktır.

İmam Ali’nin şahsiyeti ile ilgili olarak şu söylenmelidir ki, bu şahsiyeti tanıtmak, imametin bir aşamasıdır.

İmam meselesi bizim tartılarımızla tartılamaz. Çünkü çok yüce ve üstün bir makamdır ve bizim idrakımızın ötesindedir.

Merhum Mirza Cevat Tebrizi, el-Murakibat kitabında şöyle buyuruyor: ‘Bizim elimiz onlara ulaşamıyor ama bu makamlardan hariç, İmam Ali, dünya makamında da emsali olmayan bir şahsiyettir ve Peygamberden sonra belki de bu özelliklere sahip kimse bulunamamıştır.’

Bu yüzdendir ki Şiiler, Şii olmayanlar ve dindar olmayanlar ya da herhangi bir dine mensup olmayanlar da İmam Ali’ye bağlı ve onu sevmektedir.

Elbette, İmam Ali’nin özelliklerinden en göze çarpan, her şeyden önce, boyun eğmez ve kapsamlı adaletidir. Bu, insanı duyduğunda hayrete düşüren çok tuhaf bir adalettir.

İmam Ali, dünyayı abad ediyordu, ama kendisi için hiçbir şey istemiyordu ve bu şaşırtıcıdır. Onun cesareti ve merhametli kalbi, zorbalara karşı kararlılığı ve doğru yol için yaptığı fedakârlık bu yüce şahsiyetin diğer özelliklerindendir. Onun konuşması bir hikmet deniziydi. Onun davranışları sarsılmaz bir dağ idi. Bu yüce şahsiyetin hayatında şaşırtıcı şeyler var. Düşmanlar da bu imamın büyüklüğünü itiraf ettiler.

Elbette biz bu alanlarda geride kaldık. Hem kişilik olarak hem de yönetim alanında bu yüce şahsiyete uyulması gerekir. Bugün hükümet İmam Ali’nin takipçilerinin elinde. Eylemlerimizde ve davranışlarımızda aynı züht, adalet ve cesareti göstermeliyiz. Çünkü çok gerideyiz ve ilerlemek için çalışmalıyız.

Çünkü bu hazretin kılıç darbesi aldığı günlerdeyiz.

İmam Ali’nin şehadete olan istek ve arzusu hakkında bir cümleyi arz edeceğim.

İmam Ali şöyle buyurdu: “İçinde fitne konusunun geçtiği ayet gündeme geldiğinde, Peygamber olduğu müddetçe bu fitnenin gerçekleşmeyeceğini ve bu fitnenin ondan sonraki zamana ait olduğunu anladım.”

Peygamber bu konuyu en seçkin öğrencisine yani İmam Ali’ye anlattığında, İmam Ali heyecanlanarak şu cümleyi buyurur. “Ben Peygambere şöyle arz ettim: “Hatırlıyor musunuz, Hamza Uhud günü şehit olduğunda, ben vücuduma aldığım tüm darbe ve yaralara rağmen şehit olmamıştım ve şehit olmamak ve geride kalmak bana çok ağır gelmişti ve siz de bana, sen de şehit olacaksınız demiştiniz. Kaç yıl geçti, neden ben şehit olmadım? Bunun üzerine Peygamber de “Sen de şehit olacaksın” dedi ve şöyle buyurdu:

“Senin bu şehadete sabrın nasıl olacak?”

Zor şartlar dayatan savaş meydanında şehit olmak çok önemlidir ve o hazret de çok zor bir dönemden sonra şehit olmuştur. Bu nedenle Peygamber, “Şehadet sana nasip olunca, bu şehadete sabrın nasıl olacak?” diye sormuştur.

İmam Ali cevaben şöyle buyurur: “Bu sabredilecek bir durum değildir, Sabır acı verici yerlerle ilgilidir. Burada yani şehadet konusunda ise insan şükretmelidir.” Şehadet talep olmak, İmam Ali’nin özelliklerinden biridir.

Şükürler olsun ki bizim dönemimizde de fedakâr insanlar vardı ve var. Birçok kişi İmam Ali’nin yolunu takip etti ve onlar da şehadete aşıklardı ve Allah’u Teala da onlara şehadeti nasip etti.

Şehit Süleymani’yi, seni öldüreceğiz diye tehdit ediyorlardı. Şehit Süleymani de arkadaşlarına, “Beni dağlarda tepelerde peşinde olduğum şeyle tehdit ediyorlar” diyordu. Allah’u Teala bizleri de o yüce şahsiyetin sahip olduğu özelliklere nail olanlardan karar kılsın.

İran’da öğretmeler günü, Şehit Mutahhari’nin şehadet günüdür. Şehit Mutahhari’nin sahip olduğu özellikler, ilmi havzalarda, üniversitelerde ve bütün okullardaki öğretmenler için örnek olmalıdır. Mutahhari bir düşünce adamıydı, o bir bilgindi, o bir filozof, bir hukukçuydu. Bunlar onun özellikleriydi, ancak onun en önemli özelliği hem üretmeyi hem de fikir yaymayı düşünmesiydi. Düşüncenin yayılması çok önemlidir ve Şehit Mutahhari de sürekli bunun için çabalıyordu.

Onun sürekli düşündüğünü ve doğru ve derin düşünceyi yayınlamakla ilgilendiğini görmüştük. Dinleyicisinde kelimenin tam anlamıyla bir yazılım cihadı başlatmıştı. Yıllar boyu saldırı dalgalarına direndi ve onlarla savaştı ve onları yendi. Onun için sorun yalnızca Marksist ve Doğu dalgaları değil, aynı zamanda Doğu düşünceleri ve Batı liberal düşünceleriydi.

Şehit Mutahhari asla boş durmadı. Kendinden öncekilerin ilim mirası onun elindeydi ve kendisi de buna ekledi ve hem sınıfta hem yazılı olarak hem de derslerde ve çeşitli toplantılarında bunları öğrencilerine aktardı.

Şehit Mutahhari, düşünce ve bilim alanının tüm kapasitesini toplumun ihtiyaçlarına yakınlaştırdı. Yani onun çabasının ölçüsü toplumun öncelikleriydi. Toplumun önceliklerini belirledi ve bu fikri kapasiteyi o tarafa doğru çekti.

Değerli öğretmen topluluğumuz bunu baş ucuna asmalıdır. Öğretmenin görevi, geçmişin mirasını gelecek nesillere aktarmaktır. Bütün bunları ustaca bir sonraki nesle aktarmalı ve öğrencilerini düşünce ehli kişiler yapmalıdır.

Bu bölümün sonunda, bu salgın ve hastalık döneminde eğitim hizmetlerini kapatmayan, en iyi hizmeti uzaktan veren ve çabalarını ikiye katlayan öğretmenleri övgüye değer rollerinden dolayı takdir ediyorum.

İşçi Bayramı konusuna gelince, sorunlardan biri işçilerin korunması sorunu, diğeri ise iş yaratma sorunudur. İşçinin eli Allah’ın ve Peygamberinin sevdiği eldir. Peygamber, işçinin elini öpmüştür.

İşçi sınıfı toplumu, toplumun tüm üyelerinin boynunda büyük bir hakka sahiptir. Çünkü kendi ayakları üzerinde durmak isteyen ve yabancı ülkelere bel bağlamayan bir ekonomide önemli bir rol oynarlar ve üretim işçiye bağlıdır.

İşçi desteklenmelidir. İşçiyi desteklemek milli serveti korumaktır. Bir memleketin işçisi mutlu olursa bu milli bir servet oluşturacak ve bu milli servet memleket için onur yaratacaktır. Eğer işçi desteklenirse böyle sonuçları olacaktır.

Fabrikaların kapanmasına neden olanları uyarmalıyım. Ne yazık ki birçok fabrika kapatıldı. Fabrikayı kendi çıkarları için alıp arsayı kullanmak için işçiyi işten atanlar, sonra da arsayı uygun zamanda bir bina haline getirmek için ellerinde tutanlar, bunun bir ihanet olduğunu bilmelidir. Bazılarının amacı ihanet etmek değildir, ama bu, ülkeye, işçilere ve üretime ihanettir.

Bugünlerde yaptırımlardan bahsediliyor, ancak bu birkaç yıldır devam ediyor. Yaptırımları etkisiz hale getirmenin en iyi ve en başarılı yolu, ulusal üretimi güçlendirmektir. Bunu tam anlamıyla yaparsak, bunların etkisiz hale getirilip ortadan kaldırılacağından emin olabilirsiniz. Çünkü ülkenin yaptırımlardan etkilenmediğini ve iç çabaların arttığını görünce yaptırımları kaldırmak zorunda kaldılar.

Seçimlerle ilgili iki şey söyleyeceğim. Birincisi, seçimlerin kelimenin tam anlamıyla önemli bir fırsat olduğu ve insanların seçimlerden caydırılmaması gerektiğidir.

Diğeri de boş ve yanlış sözlerle seçimlerin mahvolmamasıdır.

Diğer bir konu ise bazı ülke yetkililerinin yaptığı konuşmalardır. Bunlar gerçekten de şaşırtıcı ve üzücüdür.

Bu açıklamaları, İran İslam Cumhuriyeti düşmanı olan medyanın da yayınladığını duyduk. İnsan bunları duyduğunda gerçekten de üzülüyor.

Bu sözlerin bazıları, Amerika’nın sözlerinin tekrarıdır. Amerika yıllardır İran İslam Cumhuriyeti’nin nüfuzundan rahatsız. Şehit Süleymani’den de bu yüzden rahatsız oluyorlardı ve bundan dolayı onu şehit ettiler.

Ne Şehit Süleymani’nin şahsiyeti hakkında ne de Kudüs Gücü hakkında onların sözlerinin tekrarı olacak şeyler söylememeliyiz.

Ülkenin programları askeri, bilimsel, kültürel ve diplomatik programları içerir ve bunların tümü ülkenin politikasını oluşturur. Bir bölümün diğer bir bölümü reddetmesi hiç mantıklı değildir ve bu İran İslam Cumhuriyeti yöneticileri tarafından yapılmaması gereken büyük bir hatadır.

Doğrusu, Kudüs Gücü Batı Asya’da pasif diplomasinin önlenmesindeki en büyük faktördür.

Bu güç, İslam Cumhuriyeti’nin politikasını gerçekleştirdi. Batılılar, İran’ın dış politikasının kendi bayrakları altında olması için ısrar ediyorlar. İstedikleri şey bu çünkü yıllardır böyleydi. Hem Kaçar’ın sonlarında hem de Pehlevi döneminde İran Batı kontrolü altındaydı. İran devrimini onu bu kontrolden çıkardı ve onlar şimdi bu kontrolü yeniden kazanmaya çalışıyorlar. Yani İran İslam Cumhuriyeti Çin ile ilişki kuruyor, üzülüyorlar, Rusya ile ilişki kuruyor, üzülüyorlar.

Komşu ülkelerden çok sayıda üst düzey yetkilinin İran’a gelmek isteğini biliyorum, ancak Amerikalılar buna karşı çıktı. Onların isteklerine boyun eğemeyiz. Güçlü davranmalıyız.

Dış politikayı dünyanın hiçbir yerinde Dışişleri Bakanlığının belirlenmediğini herkes bilsin. Tüm dünyada, kararlar üst düzey yetkililere bağlıdır. Tabii ki Dışişleri Bakanlığı da işin içindedir. Ama o uygulayıcıdır.

Düşmanı mutlu etmekten sakının. Allah’u Teala’dan İran İslam Cumhuriyeti’ne ve halkına gerçekten hizmet etmek isteyen ülkenin tüm yetkililerine bunu en iyi şekilde yapması için yardım etmesini niyaz ediyorum.

Allah’u Teala bizleri İmam’ı Zaman’ın razı olduğu kimselerden karar kılsın. Bu gecelerde zuhurun yakın olması için dua etmek çok önemlidir. Siz İmam Zaman’a dua ettiğinizde o hazret de size dua edecektir ve o hazretin sizin hakkınızdaki duası çok önemlidir.’

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu