DÜNYAİNSAN HAKLARIİranMEDYA ANALİZSon Dakika

İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin görüşleri ABD medyasının gündemine oturdu

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Washington Post’a yazdığı makale Batı medyasının gündemine oturdu.

İran İslam Cumhuriyeti’nin yapıcı ve insancıl bir angajman” dan yana olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Ruhani’nin görüşleri ABD medyasının gündemine oturdu.

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani, Amerikan yayın kuruluşu Washington Post gazetesine yazdığı “Neden İran yapıcı angajman istiyor?” Başlıklı makalesinde şunları vurguladı.

“Bundan üç ay önce, “Tedbir ve Umut” şiarı ile açıkladığım yaklaşımım ve çizgim halk tarafından yoğun bir ilgi ve destek gördü. İranlılar, iç ve dış meselelere yaklaşımımı desteklediler; çünkü böyle bir yaklaşım için zamanın çoktan gelip geçtiğini görmüşlerdi. Ben dünya ile yapıcı bir ilişki içerisinde olacağımıza dair verdiğim söz de dahil, halkıma verdiğim taahhütlerin gereğini yerine getireceğim ve bunda kararlıyım.

Dünya değişti. Uluslararası ilişkilerde, ‘birinin kaybı diğerinin kazancıdır’ mantığı artık geçerli değil. Bunun yerine işbirliği ve rekabetin çoğu zaman aynı anda yaşandığı çok boyutlu bir ortam var. Kan davalarının devri sona erdi. Dünya liderlerinden artık tehditleri fırsata çevirmeleri bekleniyor.

Bu yenidünyada uluslararası toplum terörizm, aşırıcılık, dışarıdan askeri müdahale, uyuşturucu kaçakçılığı, siber suçlar ve kültürel ihlaller gibi birçok tehditlerle karşı karşıyadır. Bütün bunlar kaba kuvvet ve askeri güç kullanımını artırmıştır.

Önümüzdeki karışık meseleleri çözmek için bu meselelere dikkatle eğilmeli, yapıcı yaklaşım ve etkileşime önem vermeliyiz. Küresel ilişkilerde tek boyutlu denklem kurmanın artık geçerli olmadığı bir dünyada, diğerlerinin menfaatlerini dikkate almayan tek taraflı çıkar politikalarının yürüyeceğini söyleyemeyiz. Diplomaside yapıcı bir yaklaşım, başkalarının haklarını görmezden gelmek demek değildir. Bu yaklaşım, karşılıklı saygı, eşitlik, ortak endişeler ve aynı amaçlara ulaşma çabaları temelinde diğer ülkelerle iletişim kurmak anlamına gelir. Diğer bir deyişle, “kazan kazan sonuçlar” sadece istenen bir amaç değil belki ulaşılabilir bir amaçtır da. Tek taraflı yaklaşımlar ve soğuk savaş mantığı, herkesin zararınadır.

Üzücü olan şu ki tek taraflılık çoğu zaman yapıcı yaklaşımları gölgede bırakıyor. Diğerlerini tehlikeye atarak sağlanmaya çalışılan güvenlik, ne yazık ki felaketlere yol açtı. 11 Eylül hadisesinin üzerinden on yıldan fazla bir süre geçti. 11 Eylül’den sonra iki savaş başladı ve El Kaide ve diğer radikal örgütler, hala dünyamıza büyük zarar veriyor. Uygarlığın beşiklerinden Suriye, bugün yürek burkan şiddet olaylarına, kimyasal silahların kullanıldığı saldırılara sahne oluyor. İran, bu saldırıları sert bir biçimde kınamaktadır. Irak’ta, ABD öncülüğündeki işgalden 10 yıl sonra bile hala onlarca insan her gün düzenlenen şiddet olaylarında yaşamlarını yitiriyor. Afganistan’da da benzeri olaylar devam ediyor. Askeri güç kullanımını yücelten ve şiddeti beraberinde getiren tek yanlı yaklaşımlar, terör ve aşırılık gibi hepimizin karşı karşıya olduğu sorunları çözmeye yardımcı olmaz. Bu yüzden bu sorunları hepimizin sorunu olarak görüyorum. Günümüz dünyasında hiç kimse aşırılıktan kaynaklanan şiddet olaylarından muaf değil. Amerikalılar bu gerçeği 12 yıl önce anladı.

Ben dış politika stratejimde, bu sorunları, altlarında yatan nedenleri bulup ortadan kaldırarak çözmeye çalışacağım. Bizler, tüm dünyanın şiddet olaylarına neden olan ve toplumları birbirinden uzaklaştıran sağlıksız çekişmelere ve müdahalelere son vermek için birlikte çalışmak zorundayız. Bununla birlikte “kimlik” meselesini de Ortadoğu bölgesi ve ötesinde kilit bir etken olarak dikkate almalıyız.

Irak, Afganistan ve Suriye’deki tüm çatışmalar, aslında bu ülkelerin kimliklerinin doğası ve hem bölgedeki hem de dünyadaki rolleri nedeniyle çıkmıştır. Kimlik merkezlilik, bizim barışçıl nükleer enerji programımıza kadar da uzanmaktadır. Bizim için atomik yakıt döngüsünü sağlamak ve nükleer enerji üretmek, enerji kaynaklarımızı çeşitlendirmekle olduğu kadar İranlıların dünyadaki gerçek yeri ve saygınlığı ile de ilgilidir. Kimliğin rolü anlaşılmadan karşı karşıya olduğumuz birçok sorun çözümsüz kalacaktır.

Öncelikle bizler, ister Suriye ister Bahreyn olsun, ulusal diyalogun sağlanması için el ele vermeli ve yapıcı bir çaba içerinde olmalıyız. Bölge halkının kendi kaderlerini belirleyebileceği bir ortam yaratmalıyız. Bu hedef doğrultusunda hükümetimin, Suriye Hükümeti ile muhalefeti arasında diyalogu kolaylaştırmak için her türlü çabayı göstermeye hazır olduğunu ilan ediyorum.

İkinci olarak ise şiddet olayları ile gerilimi ateşleyen haksızlıklar ve çekişmeleri çözmeliyiz. Benim karşılıklı yapıcı etkileşim için taahhütlerimin önemli boyutlarından biri de, komşularımız ve diğer ülkelerle kazan-kazan çözümlerinin sağlanmasını güvence altına almak ve bu yönde çabalamaktır.

Biz ve bizim uluslar arası muadillerimiz şimdiye kadar ne istediklerimizi değil de ne istemediklerimizi tartışarak çok fazla zaman harcadık. Bu, İran’ın uluslararası ilişkilerine özgü bir durum değil. Dış politikanın büyük bölümünün doğrudan iç politik uygulamalardan etkilendiği bir ortamda, bir çok dünya lideri ne istemedikleri üzerinde yoğunlaşarak önlerinde duran ve çözüm bekleyen güç konulardan basitçe kurtulmaya çalışıyor. Oysa ne istediğini açıklamak, çok daha fazla cesaret gerektiriyor.

İnişli çıkışlı on yıl aradan sonra şimdi tüm tarafların, bizim nükleer programımız ile ilgili istemedikleri açık. Aynı dinamik, Suriye’ye rakip yaklaşımlarda da açıkça belli oluyor. Bu yaklaşım, soğuk anlaşmazlıkların askeri, sıcak çatışmalara dönüşmesini engellemek için yararlı olabilir. Bu çıkmazdan kurtulmak için konu ister Suriye ile ilişkiler, isterse İran’ın nükleer programı ya da ABD ile ilişkiler olsun hep daha fazlasını hedeflemeliyiz. Olayların daha kötüye gitmesini engellemeye odaklanmak yerine, her şeyin daha iyi olması için neler yapılabileceğini düşünmeli ve tartışmalıyız. Bunu başarmak için ihtiyacımız olan şey, ne istediğimizi açık ve net olarak açıklamak cesaretini toplamak ve bunu eylemde bulunmak için gerekli siyasi irade ile desteklemek. İşte yapıcı etkileşime dair izlediğim stratejinin özü budur.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun açılışı için New York’a doğru yola çıkarken, mevkidaşlarıma İran’da son seçimlerin yarattığı fırsatı kaçırmamalarını tavsiye ediyor ve onları halkımın bana verdiği ihtiyatlı angajman yetkisinden mümkün olduğunca faydalanmaya ve hükümetimin yapıcı diyalog çabalarına samimiyetle yanıt vermeye çağırıyorum. Herşeyden çok onlara, geniş bir bakış açısına sahip olmalarını ve ulusal çıkarları için değil de en azından onlardan geriye kalan miras için, çocuklarımız ve gelecek nesiller için ne istediklerini söyleyecek kadar cesur olmalarını tavsiye ediyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu