HABERLERYAZI-YORUM

Bülent Arınç Hakkında Bir Değerlendirme

Bülent Arınç’ın ve AKP Hükümetinin, Suriye konusunda ABD ile ortak hareket ettiği malumunuz. Ortalıkta terörden esame yokken başlatıldı her şey. Suriye’de “kan akması için” aylardır bu ülkeye silah ve adam sokulduğu malum… Bir malum olan şey de şu ki; buradan umulanın da İsrail’in yarım yüzyıldır top ve tüfekle yapamadığını yapıp, onu rahatsız eden unsurları birbirinden koparıp, bu ülkeyi (İsrail) artık Ortadoğu’da kalıcı kılmak. Çünkü Ortadoğu’da İsrail’le “gerçek manada” düşman olan tek bir direniş ekseni (İran/Hamas/Hizbullah) var; ve, bunun doğurduğu sıkıntı giderek de büyümekte. Türkiye’nin, ABD ile ortaklığı ise, İsrail’e olan düşmanlığının gerçekliliğinin önünde büyük bir engeldir. Adına Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) denilen şeyin, nihai ve kutsal amacı; sadece ve sadece bu direniş hattını ortadan kaldırmaktır. Çünkü bu hattın 2006’da İsrail’le savaşında başarısı, halklardan gizlense bile, konunun muhatabı başkentlerde ciddi bir güçle karşı karşıya olduklarını anlamalarını sağlamıştı. Bunlar, BOP planını önce Arap başkentlerine sunuyorlar kabulse ne ala, eğer kabul değil sıkıntı varsa “Arap halklarının özgürleştirilmesi” üzerinden giderek, yönetimleri değiştirip, amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. İnanın, Suriye’de yaşanan budur. Suud Kral’ı Abdullah efendi, Suriye Başkanı Beşar’ın cani oluşu bundandır; sunulan planı kabul veya red… İslam Devriminden bu yana geçen 33 yıldır İran, ilkesinden taviz vermiyor: “İsrail mütecavizdir, ABD büyük şeytandır” diyor. (Buna dair ödediği bedeller ise başlı başına bir yazı konusu çerçevesinde ele alınmalı…) Bu bağlamda Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas, İran’ın İsrail’e karşı büyütüp beslediği gerilla ordusu olmuştur. Tarihi gerçeklikten yola çıkarak günümüzü yorumlamaya çalışırken benim acizane tespitim şu yöndedir: İran “misyon anlamında” İmam Huseyn(as) ise, Ebulfazl Abbas’ı, Direniş olmuştur. Suriye, bu üçlünün stratejik müttefiki olarak lojistik üs değeri taşımaktadır. Önce, İran’a, Hamas ve Hizbullah’dan el çekmesi için baskı yaptılar. Olmadı, Hamas ve Hizbullah’a İran’dan uzak durmaları için bin bir türlü komplolar kurdular. Hasan Nasrullah bu konuda Katar’ın ve diğer ABD müttefiki ülkelerin harcadığı canhıraş mesailere dikkat çekmekte. İsrail’in dostları, sonuç alamayınca, şimdi yaptıklarını yapıp, Suriye’yi bu üçlünün altından çekmeye çalışıyorlar. Arap şeyhleri, Suriye’de insan hakları üzerinden ABD/İngiltere/İsrail hattına hizmet ederken, Türkiye onlarla işbirliği yapıyor. Trajik olan şu: Amacı; Suriye’yi, İran/Hamas/Hizbullah hattından koparmak olan bir ABD/İngiltere/İsrail için; Bülent Arınç, İran’ın yardımını istiyor. Bunu, insan ölümleri üzerinden, İslam tanımı üzerinden yapmak ne kadar masumca görünüyor değil mi? Libya’daki Nato örneği bir yana dursun, Bülent Arınç, Bahreyn için niye Türkiye’nin Müslümanlığını sorgulamıyor? Çünkü Bahreyn toptan kana bulansa dahi ABD bunu görmeyecek, ABD görmediği için AKP’de görmüyor, göremiyor; o iradeyi koyamıyor. ABD’nin çıkarları için Suriye’de kan akıtmak, manipülasyon yapmak, yalan dolan üzere sahtekarca bir süreç geliştirmek gerekiyordu, şimdi o yapılıyor. Peki, ne zamana kadar? ABD için, İsrail ve İngiltere için, teslim olmuş Suriye sağlanana kadar. Ondan sonra ne kadar insan ölürse ölsün; göreceksiniz kimsenin umurunda olmayacak. Şimdi bile; karanlık odalarda Esad’a diz çöktürülsün, siz bakın Türkiye’de bugün ona sövenlere, nasıl bir ay içerisinde Esad tişörtleri giydiriliyor. “Çabuk sevip, erken terk eden bir toplum…” ABD projesi değil midir? Dostu da düşmanı da kendince değildir bu toplumun, dalgalı denizde bir kayık misali, her gün bir limanda… Bu günlerde Suud ve Bahreyn hapishanelerinde akıl almaz işkenceler neticesinde her gün insanlar boğazlanmakta, Afganistan ve Irak’ta insan ölümü, tavuk ölümünün arkasında kaldı, kim sorguluyor bunu duyanınız var mı? Sahi ne oldu bu Somali’ye, Türkiye’nin yardımı sadece bir kerelik mi oldu; orada oluk oluk kan akıyor; Bülent Arınç, niye buna ağlamaz? Cesareti var mı, Kral Abullah için iki kelime söz etmeye? İslamcı gelenekten gelip gömleği çıkarmak buna denir işte. İmam Ali(as)’nin “Doğruyu söyleyip batılı murad ediyorlar” diye bir sözü meşhurdur. Doğrudur, Suriye’de kan var, ama o kandan bölgede olmayan yer söyleyin. Akan kan üzerinden ulaşılmak istenen amaç nedir ve niye sadece Suriye… Şiddetle cevap bulması gereken budur, itirazımız ve çifte standarda isyanımız bundandır. Suriye’de ısrarla kan akmasını isteyenler, muhalefet oluşturup Özgür Suriye Ordusu diye silahlı çeteler kuranlar, Libya’dan; Ürdün’den silahlı gurupları bu ülkeye sokanlar şimdi akan kanın peşine düşüyor. Batı, bu konuda oyun kuruculuğunu çok iyi yapıyor, malzeme olanlarla değil konuşmak, dokunmak mümkün değil. İran’a, Nasrullah’a, Ali Bulaç’a, Meş’al’e, kısacası karşı çıkan herkese olmadık laflar edip, tehdit savuruyorlar, itham ediyorlar. İslami uyanış dalgasının yayıldığı dönemlerdeyiz… Ortadoğu halklarında emperyalizme karşı gelişen dalgayı fark eden Batı, elini çabuk tutarak bunun yönünü kendisine zarar vermeyecek bir şekilde değiştirmek istiyor. Hatırlayın, El Cezire, Katar’da kurulduğunda, Batılılar bunun Ortadoğu’nun özgürleşmesinde belirleyici rol oynayacağından bahsederek bilgileri dahilinde bir takım taşların yerinden oynatılmasına göz yummuşlardı. Arap halkların, El Cezire’ye karşı güveninin hasılı anlamında kısmi özgürlüklerin tartışılması, bir takım ülkelerde sivil yapılanmaların sağlanması gibi işlevlere çok profesyonelce izin veriyorlardı. Bölgede batıyla entegrasyonu güçlü ve ABD ile stratejik birlikteliği olan Türkiye ise; çok özel bir göreve hazırlattırılıyordu. ABD/İngiltere/İsrail alan açıyordu bu ülkeye. Doğuda da, Batıda da yıldızı parlayan Türkiye, ABD ile “stratejik” birlikteliğinin yükümlülüğünü şimdi daha aktif bir şekilde icra ediyor. Sadece Suriye’nin muhaliflerini besliyor, onları büyütüyor. Suud, Bahreyn, Ürdün muhaliflerin ne haber, hiç… Çünkü onlar, ülke sultanlarına olduğu kadar ABD’ye de muhalif. ABD’ye muhalif olanın ise canı cehenneme, o candan akan kan, kan değildir. Bülent Arınç’ın o ağlamaklı halleri bana hiçbir zaman samimi gelmese de “ne zararı var, bırak ağlarsa ağlasın, gülerse gülsün” deyip onu kendi dünyasındaki çelişkileriyle baş başa bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyordum. Kendimce bir ilkem var benim: Ne olursa olsun halkın oyu ile makam kazananlar için bizler, bu ülkenin halkları olarak yönetim kademesindeki insanları elbette saygı ile değerlendirmek durumundayız. Ancak; elbette ki sevmek zorunda da değiliz. Benim için Bülent Arınç o dur işte. İlk Mavi Marmara olayında kopmuştu kalbimden. Kana bulanarak ülkemize gönderilen ve içinde dokuz şehidi olan gemi, bu ülkeyi yasa boğmuş ve İsrail’e olan kin doruğa çıkmışken, F. Gülen; İsrail’e nefes aldıran ve gemidekileri zan altında bırakan “Otoriteden izin almalıydılar” sözünü sarfedince, bu Arınç hemen ortaya atlayıp “Hocam ne derse doğrudur” diyerek acayip bir durum sergilemişti. F. Gülen’in dediği doğruysa, bunların yaptığı yanlıştır diye bir sonuçtan yola çıkılması halinde Mavi Marmara’nın hazırlanışı, yola çıkarılışı, İsrail’e kurban verilişi ve sonrasında atılan boş nutukların bir raporunu elbette bu ülkenin halkları çok iyi analiz edecektir. Sonrasında yaşananlardan anladık ki; Mavi Marmara’da görünenle işin aslı birbirinden çok farklıymış. Sadece bir tanesini söyleyeyim: Geminin seyru sefer izni Türiye’ye değil Komor Adaları’na aitmiş. (Bu konuda Nurettin Şirin Velfecr’de çok önemli şeyler yazmaktadır.) Gemiyle Türkiye’de hava atan Başbakan bunu bir gün açıklar elbet; nedir, niyedir bu diye. “One minute”u Davos’ta Başbakan dedi ama; Uluslar arası arenada Mavi Marmara yemiş oldu. Başbakan, Esad’a seslenirken, “Golan tepeleri için kılını kıpırdatamayanlar, kendi halklarını öldürüyor” diyor. Mavi Marmara’yı soğutmaya bırakan, İsrail’le ticareti doruğa çıkaran, Yahudi örgütlerinden aldığı madalyayı boynuna takan bir Başbakan söylüyor bunu. “Başbakan Don Kişot’tur kırsın dağıtsın, kılıcını yedi düvele savursun” demiyorum, sadece kandırmasın… Şimdi Suriye’de bölgenin taşlarının yerinden oynatılmasını sağlayacak gelişmelerin yaşandığı dönemden geçiyoruz. Kimseyi kandırmasınlar, eğer Esad ABD’nin isteklerine evet deseydi, kendisi de, eşi de, Ortadoğu’nun şaheseriydiler. Mesele, ABD/İngiltere/İsrail kumandalı batılı emperyalist güçlerin Ortadoğu’yu kendi sömürü düzenlerine göre şekillendirme çabasıdır. Bu ülkelerin, bölgesel siyasetleri, akşamdan sabaha değildir. On yıl öncesinden bu günleri planlayarak gelmişlerdir. Maalesef, Türkiye kamuoyu bu konuda manipüle edilmektedir. Suriye üzerinden İran, Irak, Lübnan ile ayrıştırılmak isteniyoruz. Suriye’de insan hakları ihlali veya akan kan bir kandırmacadır. O kan, Filistin’de yarım asırdır akıyor ve daha da akıtmak için “alan temizlenmesi” yapan ABD ve müttefikleri şeytanca bir oyun oynuyorlar. Arap dünyasının ittifak ettiği bir söz vardır:”Suriye, Ortadoğu’nun fay hattıdır.” Beşar Esat, bunu, o meşhur son görüşmesinde Davutoğlu’yla konuşmuştu. İran/Hamas/ Hizbullah’ta konuşuyor. Ancak Davutoğlu, ABD/İngiltere/İsrail’le de konuşuyor. Gönlü kimin yanında, kılıcı kime karşı… Bülent Arınç’a bakarsak umudumuz tükenmek üzere. Başbakan’a, Davutoğlu’na kısaca AKP’ye de bakarken de…                       alıntı: abna.ir

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. mavi marmara olayında Bülent Arınç’ın tepkisini hatırlıyorum. Niye birşey yapılmıyor, dendiğinde Bülent Arınç :”Ne yapalım İsraile savaş mı açalım” diye celallenmişti.ki israil uluslararası sularda dokuz Türk vatandaşını katletmişti.Bunlar şimdi sözde Suriyedeki insan hakları ihlallerinden dem vurarak suriyeyle savaş tamtamları çalıyorlar.tabii İsrailin geleceği herşeyden önemli demekki

  2. meslekleri bağırmak çağırmak olan bu vatandaşlar duygu sömürüsündede bir numaralar. olayları kendi bakış açılarına yani israiliyetci zihniyete göre yorumlarlar müslümanlığa savaş açmıslardır. ülkemizde binlerce kişinin öldüğü sebep terör ilan edildiği ve yine kendi işlemiş oldukları cinayetleri görmezden gelirler bizdekiler can değil galiba. tabi suriye ortadoğunun önemli bir noktası. inş bunların hepsinin Amerikanın israilin ve türkiyeninde yıkılacağı bir dönem olur.. .

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu