Küçük ManşetlerMAKALE KÖŞESİ

Irkçı İsrail’in terörizm temelinde kuruluşu-2

Siyonizm, Beytülmukaddes’teki Siyon dağı adından türetilmiştir.

Gayri meşru ve yapay İsrail rejimini kurma öncüler kendilerini Siyonist olarak tanıttılar. Onların amacı dünya Yahudilerini bir araya toplayıp, Yahudi devletini kurmaktı.

Siyonist düşünceye göre Yahudiler Allah tarafından seçilmiş “üstün bir ırk”tır ve diğer tüm dünya halkları Yahudilere boyun eğmekle yükümlüdür. Siyonizm için “üstün ırk” inancı kadar “vaat edilmiş topraklar” inancı da son derece önemlidir. Bu inanca göre Yahudiler Allah’ın kendilerine vaat ettiği kutsal topraklarda yaşamalıdırlar. Nil’den Fırat’a kadar bir alanı içine alan bu kutsal toprakların merkezini ise başta Kudüs olmak üzere Filistin toprakları oluşturur.

Siyonizm’e göre vaat edilmiş topraklarda yaşamak Yahudilerin en doğal hakkıdır ve buna engel olmak isteyenlere karşı her türlü şiddet ve baskı uygulanabilir.

Siyonist ideoloji ve hareketinin kurucusu Theodor Herzel adlı Macarlı gazeteci bir Yahudi’ydi. Herzel İsviçre’nin Basel kentinde 1897 yılında dünya Siyonist Yahudilerin ilk kongresinde yaptığı konuşmada,” Siyonizm’in, Yahudi milletini Filistin topraklarına konuşlandırma hareketidir. Siyonizm’in amacı Filistin de Yahudi bir devletini kurmaktı. Herzel dini bir kavramı siyasi stratejik bir kavrama dönüştürüp, Yahudileri aldatmaya ve örgütlendirmeye çalıştı. Ona göre, çeşitli ülkelerde baskı altındaki Yahudiler Filistin topraklarında toplanıp, Yahudi devleti kurma ve güven içinde yaşama zorunluluğunu hissedeceklerdir. Dünya Siyonizm’inin birinci kongresinde Filistin topraklarında Yahudi devletinin kuruluş kararı alındı. Siyonizm aşırı Yahudi milliyetçiliğinin bir hareketidir. Herzel ve dünya Siyonizm’inin 1901 yılına kadar karargahı Viyana’daydı. O tarihten sonra her 2 yılda bir dünya Siyonizm kongresi Viyana’da düzenlenirdi.

O dönemde Yahudiler arasındaki Siyonistler azınlık bir guruptu. Sadece doğu ve merkezi Avrupa ülkelerindeki bazı Yahudiler Siyonizm ideolojisini benimsemişlerdi. Yahudilerin büyük çoğunluğu söz konusu faaliyetlerden, bu faaliyetlerin arka planlarından ve asıl hedeften haberdar olmadığı gibi, çok büyük bir çoğunluğu da bu uygulamalara karşı çıkıyordu. Siyonist hareketin paralelinde Haskala adlı “Yahudi aydınlar hareketi” bulunuyordur. Haskala hareketi, 17 ve 18. yüzyılda Avrupa kıtası ülkelerinde geleneksel olarak itilip kakılan Yahudi toplulukların Avrupa kültür ve medeniyetiyle aşına ve entegre olmalarını istiyordu. Bu yüzden toplumsal meseleler konusunda Yahudi topluluklar arasında laik ve sekülar anlayışı yaymaya çalışıyordu. Haskala hareketinin önderlerine göre, Yahudi toplulukları geniş Yahudi kültürünü geliştirmekle birlikte, Avrupa’ya egemen modern kültürel değerlerle bütünleşmeleri gerekirdi.

Herzel Yahudi aydınlar hareketini desteklediği halde, Avrupa’da Yahudi düşmanlığının yaygın olmasından dolayı Yahudi toplulukların Avrupa toplumuyla bütünleşmelerinin imkansız olduğunu ileri sürüyordu. Siyonist Yahudiler küçük bir gurup oldukları halde, geniş bir mali kaynaklara, çeşitli dillerde yayın yapan gazete ve dergilere sahip olup, kendi düşüncelerini yayıp, Yahudileri etkilemeye çalışıyorlardı. Siyonizm dünya’ya hakim olma hedefinde olan din dışı ve ırkçı bir ideolojidir. Bu nedenle dünya barışını tehdit etmektedir. Siyonist Yahudiler ve destekçilerinin ideolojisi olan Siyonizm; Kitabı Mukaddes tevrat’e birtakım yanlış anlamlar yükleyerek şiddeti ve acımasızlığı sözde makulleştirmeye çalışan batıl gelenekler ve bu geleneklere dayanarak, diğer insanları ikinci sınıf olarak gören, onları haksızlık ve zulme uğratmayı normal karşılayan aşırı milliyetçi, köktenci ve işgalci bir ideolojiyle dünya görüşüdür. Herzel “Yahudi devleti” adlı kitabında, Yahudilerin üstün ırk olduklarını, kendilerine özgü bir devlet kurmaları gerektiğini belirtiyor. Herzel’e göre, Filistin toprakları Yahudilerin devlet kurmaları gereken bir toprak parçasıydı.

Bilindiği gibi 19. yüzyılın sonlarında Osmanlı’yla İngiltere sömürgeci devleti arasında sıkı bir mücadele başlamıştı. Ortadoğu’da keşfedilen petrol pek çok Avrupalı ülkenin iştahını kabartırken, İkinci Abdülhamit’in uyguladığı “denge politikası” Batılı ülkeleri oyalıyordu. Aynı zamanlarda Yahudiler Avrupa’da ve Rusya’da kötü muamele görmeye ve toplumdan tecrit edilmeye başlamıştı. Bu ayrımcı hareketlere karşı Yahudi sermayedarlar ve dünyanın dört bir yanındaki Siyonist Yahudi lobiler harekete geçmiş, Siyonizm hareketi etrafında toplanmışlardı. Rusya’da da, “Sion Âşıkları” isminde bir cemiyet kurulmuş ve Filistin’e yerleşmek üzere harekete geçmişti.

İngiltere sömürgeci devleti de sinsi emellerine ulaşmak için bir yandan Arap liderlere “Büyük Arap Devleti” vaat ediyor, diğer yandan da Yahudilerle görüşerek onları himayesinde tuttuğunu belirtiyordu. Bu nedenle Herzel ve Osmanlı Yahudilerinin hahambaşı’larından bir gurup, 19 Mayıs 1901 tarihinde ikinci sultan AbdülHamit ile görüşüp, Filistin’de Yahudilerin iskân politikası uygulama, Anadolu’da bir Osmanlı-Musevi şirketi kurma, Osmanlı’da sanayi hamlesini gerçekleştirme, Düyûn-u Umumiye’yi kurma, “Avrupa borsasını ellerinde tutan Yahudilerin Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün borçlarını ödemesi karşılığında Filistin’de bir yurt verilmesini” ve Osmanlı devletinin borçlarını yapılandırarak silme önerisinde bulundu. Ancak ikinci sultan Abdülhamit, bu önerileri reddedip, ilk olarak Yahudilerin Filistin topraklarında mal edinmesini ve oraya kontrolsüz yerleşmesini yasakladı. İkinci adım olarak da İngiltere’nin “himaye” kuvveti olmasını reddetti.

Theodor Herzal Osmanlıdan ümit kesince İngiltere’ye başvurdu. İngiltere kraliyeti de Uganda’yı Yahudilere devredebileceğini belirtti. Siyonist Yahudilerden bir gurup ise bu teklifi kabul ettiler. Fakat 1905 yılındaki dünya Siyonizm kongresinde Filistin dışında Yahudi devletinin kurulamayacağına ilişkin karar alındı. Budapeşte doğumlu ve “Yahudi Devleti” isimli kitapla Siyonizm’in temellerini atan Herzl’in 1904′te de kalp krizinden ölmesi ardından Siyonistlerin karargahı Viyana’dan Koln’e ve daha sonra Berlin’e ve sonra da Londra’ya taşındı. Birinci dünya savaşından önce Siyonizm ideolojisi Rusya, doğu Avrupa ve özellikle Polonya Yahudilerinin küçük bir gurubu tarafından destekleniyordu. Fakat onların kanaat önderleri Almanyalı ve Avusturya Yahudilerinden oluşuyordu.

Osmanlı da Meşrutiyet ile birlikte azınlıklara verilen haklar, Siyonist Yahudilerin de işine yaradı. Nitekim İngiltere desteğindeki Siyonistler, özellikle 1914 yılından sonra Filistin’deki Arapların geniş topraklarını sözde satın alıp, özde gaspedip yerleşmeye başladılar. 1916’da İngiltere temsilcisi Sir Mark Sykes ile Fransa temsilcisi M.F.George Picot arasında imzalanan Sykes-Picot Antlaşması, Osmanlı topraklarını İngiltere, Fransa ve Rusya arasında paylaştırırken Filistin için de uluslararası bir mandalık ve kaymumiyet statü öngörüyordu. 1917’de İngiltere Dışişleri Bakanı James Balfour, Siyonist Yahudilerin lideri, tefeci ve Fransız asıllı Edmond De Rothshild’e gönderdiği bir mektupla; “Yahudilerin Filistin’de yurt kurmalarını desteklediğini” ifade ederek hunhar İsrail devleti yolunu açtı. 1918 yılında Osmanlı askerleri Filistin’den çekildi ve bölge İngiliz hakimiyetine girdi. 1880 ile 1918 arasında Filistin’deki Yahudilerin sayısı 24 binden 65 bine, nüfusun %10’una çıktı. Ardından Araplar ile Yahudiler arasında gerginlikler başladı. Rothshild bir milyon 600 bin sterling Siyonistlere tahsis edip, Filistin topraklarını satın aldığı için Siyonistlerin Filistin’de yerleştirilmesinin babası olarak nitelendirildi.

Birinci dünya savaşı sırasında ve Osmanlının çöküşüyle dünya Siyonizm’i hızlı bir gelişim sağladı. Herzel sonrası Siyonistlerin öncüsü Haim Weizman Filistin topraklarında Yahudi milli devletini kurma konusunda İngiltere’nin verdiği sözlerin yerine getirilmesini istedi. Haim Weizman ilkin dünya Siyonizm’inin öncülüğüne seçildi ve daha sonra Filistin’deki Yahudi ajansı başkanlığını üstlendi. Bu hunhar Siyonist önder İngiltere deniz kuvvetlerine büyük hizmetler yaptığı için, Balfour bildirgesinin yayınlanmasını sağladı. İngiltere dış işleri bakanı Jems Balfour 1917 yılında Balfour bildirgesini yayınlayıp, Filistin topraklarında Yahudi devletinin kuruluşuna destek olacağını bildirdi. Böylece Siyonist terör çetelerinin kurulup Filistin halkını katletme, onları kendi topraklarından kovma, gayri meşru İsrail devletini kurma çalışmaları başlatılıp hızlandırıldı.

İngiltere’nin işgali altındaki Filistin toprakları hızla Siyonist Yahudi göçmenlere devrediliyor ve Müslüman Filistinliler ise, yurtsuzlaştırılıyorlardı. Siyonist Yahudiler kendilerine özgü etnik siteler kuruyorlardı. Siyonist kuruluşlar da Yahudi gençleri askeri ve ideolojik açıdan eğitip, örgütlüyorlardı. Göçmen Yahudilerin nüfusu 1925 yılında 108 bine ulaştı. 1933 yılıyla birlikte Nazilerden kaçan Yahudi göçmenler de Filistin’e gelmeye başladılar. 3 yıl içinde Yahudi sayısı toplam Filistin Arap nüfusun dörtte birine ulaştı ve 338 bine yükseldi. 1937 yılındaki ünlü Peel Paylaşım Planı’na göre Yafa ve Tel Aviv, İngilizlerce Araplara terk edilirken, Yahudi göçmenlere verilen önemli bir yerleşme merkezi bulunmuyordu. Ancak kral Faysal, bu planı reddetmekle Filistin “İslam-Arap” Devleti’nin kurulmasına engel oldu. Böylece Filistinliler, bir yandan işbirlikçi Arap krallıkları ve bir yandan da sömürgeci ve işgalci Batılı devletler tarafından yalnız bırakılıyordu.

Müslüman Arap halk kitleleri ve özellikle Filistinli Müslümanlar göçmen Siyonist Yahudi çeteleriyle İngiliz sömürgeci devletinin elbirliğinden doğan tehlikeyi hissedip, 1929 ila 1939 yılları arasında silahlı hak kıyamları ve gösteri yürüyüşleri başlattılar. Fakat İslam ve Arap dünyasının parçalanmış ve işgal edilmiş vaziyetinden dolayı Filistin halkı İslam aleminin tam desteğini kazanamadığı için bu anti emperyalist ve anti Siyonist kurtuluş mücadelesinde başarılı olamadı.

Irkçı ve Siyonist terör çeteleri ve ırkçı İsrail’i kurmaya çalışan batılı sömürgeci güçler Siyonist Liderlerin Protokol’ünde yer alan ilkeler doğrultusunda hareket ediyorlardı. Nitekim Siyonist önderlerin protokolünde özetle şunlar kaydedilmektedir:

“Hak kuvvette gizlidir. Halk kitlelerini etkileyip, cezp etmek için hürriyetten söz edilmelidir. Siyasi hürriyet bir fiil değil bir fikirdir. Hürriyet ve liberalizm güç ve kuvvetin hizmetinde olmalıdır. Eğer hükümet iktidarı sarsılırsa, hakimiyet halkın kör gücünün inisiyatifine geçer ve yeni bir hükümet kurulur. Hürriyet fikri asla gerçekleşemez, çünkü hiç kimse ona bir kıstas ve ölçü belirleyemez. Bu yüzden “Halkın Hakimiyeti”;düzensizlik ve kargaşaya yol açar. Altın ve sermayenin gücü hükümetlerin iktidarına alternatif bir güç olarak ikame edilmiştir. Siyaset, Ahlak’la bağdaşamaz. Çünkü İsa’nın hükümranlık dönemi geçmiştir.

Siyonist önderlerin protokolünde halk düşmanlığı açıkça vurgulanmıştır. Nitekim bu protokolde ayrıca şunlar belirtilmektedir.:

Artık halkın hakimiyeti tesis edilemez. Hükümet ahlaki ilkelere bağlı kalırsa siyasi hükümet sayılamaz. Böyle bir hükümet zayıf ve kökleri sağlam bir hükümet olamaz..“Kim ki iktidar olmak ve hükümet kurmak isterse, hile, riya ve yalan’a başvurmalıdır. Halk nezdinde ahlaki meziyet ve değer sayılan açıklık ve doğruluk politik bir kusurdur. Çünkü bunlar kralların tacını, tahtını en kuvvetli bir düşmandan daha kolaylıkla devirirler. Hedef, aracı meşrulaştırır. Hürriyet, eşitlik, müsavat ve kardeşlik halkı kandırmak ve oyalamak için kullanılır. “Çünkü bu kavramlar, bir biriyle çelişen kavramlardır. Doğa’da da eşitlik söz konusu değildir. Tabiat bizatihi akıl, zeka ve sıfatları değişik biçimde yaratmıştır. Fakat Hıristiyanlar bu gerçeklerden habersizdirler. Savaş ve işgal devam etmeli, iktisat, terör ve askeri ihtilal Yahudi kavminin üstünlüğünü ispatlayacak ve Yahudi’nin Dünya Hakimiyeti diğer milletler üzerine kurulacaktır. Çünkü biz Yahudiler, Allah’ın seçkin kullarıyız. Tanrı bizi tefrika ve dağınıklığa mahkum ettiği gibi, bize dünya hakimiyetini kurma gücünü de verdi. ”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu