DÜNYAİNSAN HAKLARISon DakikaSuriye

Katliamcı Tekfiri Terörün Kaynağı Suudi Arabistandır

 – Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Beşşar Caferi, Suriye liderliğinde Suriyeliler arasında barışçıl siyasi çözüm ve diyalogu reddeden her kimsenin diyalog masasında yerinin olmadığını belirterek, herhangi bir devletin şiddetin durdurulması esasına bağlı olmadan Cenevre masasına oturmasının mümkün olmadığını vurguladı.

Caferi Al Meyadin Net sitesine yaptığı açıklamalarında, şiddet ve terörün durmaması halinde siyasi diyalogun anlamının olmayacağını ve öğle görünüyor ki bazı tarafların bu noktayı daha anlamadıklarını ifade etti.

Caferi, şiddetin durdurulmasına bağlı kalmanın eski uluslar arası Suriye temsilcisi Kofi Annan planının birinci maddesi olup keza şimdiki temsilci el Ahdar el İbrahimi’nin, Cenevre I beyanı ve Cenevre II diyalog masasında da bunun olduğunu vurguladı.

Suriye’de Barışçıl Siyasi Çözümü Reddedenin Diyalog Masasında Yeri Yoktur

Caferi, Suriye’de barışçıl çözümü reddedenlerin diyalog masasında yeri olmadığını belirten uluslar arası toplu bir görüşün bulunduğunu dolayısıyla bir tarafın herhangi bir terör grubuna rol verilmesi üzerine bahis oynamasının başarılı olmayacağını çünkü orada bulunacakların büyük çoğunluğunun terörist olduğunu ve bu grubun aslen Cenevre’ye gitmek istemediğini, siyasi çözümü reddettiğini idrak ettiğini, hayali hedefler sağlamak için ülkede her şeyi yıkacak askeri ve kanlı bir çözüm istediğini ikrar ve itiraf ettiğini ifade etti.

Caferi, aynı zamanda da BM’de üye ülkelerin terörün her tarafta yayılmasından endişe ettiğinin altını çizdi.

Suudi Arabistan’ın Uluslar arası Terörle Mücadele Merkezini Himaye Etmesi BM Sisteminde Büyük Bir Skandaldır

Caferi, muhtelif kaynaklı ve bağlılıklara sahip silahlı gruplara şiddeti durdurmak ve kararlara uymayı kim empoze edebilir.. Suudi Arabistan Katar ve Türkiye’nin Suriye’de zafer sağlamasının hayal olduğu bir anda konferansta ne sunabilir sorularını yöneltti.

Caferi, Suudi Arabistan’ın uluslar arası terörle mücadele merkezini himaye etmesinin BM sistemindeki skandalların en büyüğü olduğuna işaret ederek BM genel sekreterinin Suudi rejimine izin vermede ortak olmadan önce bu merkezin terörle mücadele merkezi olduğunu bütün dünya kamuoyuna bildirmesi gerekir diye vurguladı.

Teröristleri Suriye’ye gönderen, Afganistan, Irak ve Mali’de daha önce de Cezayir, Nijerya ve Nijer’de terörle bağlantılı olan Suudilinin terörle mücadele için çok taraflı uluslar arası çalışmalara katılmasının mümkün olmadığını söyleyen BM Suriye daimi temsilcisi, bu meselelerin temelinin bir olduğunu, vahhabi tekfiri radikalci terörün köklerinin Suudili olduğunu kanıtladığını ve bunun artık sır olmadığını vurguladı.

BM genel sekreteri Ban Ki-moon’un Kuveyt’te Suudi Arabistan’la diyalog kurması ve ondan uluslar arası ilk yardım eylemlerine maddi destek sağlamasını talep etmesinin aynı zamanda da resmi ve medya kanallarıyla Suriye, Irak ve diğerlerinden Suudi Arabistan’ın bölgesel ve uluslar arası durumları değiştirmek için silah kullanmasıyla ilgili aldığı delillere cevap vermesinin zor olduğunu ifade etti.

Ban’ın politikada Amerikan gözüyle işbirliği yaptığını, Irak’a ziyaretinde Suudi Arabistan’ın Irak sahasında terör uyguladığında parmağının olduğuna işaret eden delilleri gözden geçirdiğine buna rağmen Terörle mücadelede Irak’ta hükümet ve halkın birleşmesi gerekliliğine vurgu yapmakla yetindiğini belirten Caferi, bölgesel hükümetlerin ve tüm uluslar arası toplumun BM’nin de genel kurulun üstlendiği terörle mücadele stratejisi kanalıyla başta Irak olmak üzere ilgili ülkelerle yakın şekilde çalışmayı sürdürmeleri gereğini ifade etti.

Caferi, söz konusu stratejinin BM genel sekreterinin New York’ta terörle mücadele için Riyad’ın tek başına 10 milyon dolar daha sonra da BM bütçesi haricinde 100 milyon dolar ödeme ile izlemesi kanalıyla uluslar arası bir merkezin kurulması ve Suudi Arabistan’ı terörle mücadele sekreteri yapmasıyla bağdaşmadığını dile getirdi ve bunun kanun gereğince çıkarlarla bağdaşmadığını yolsuzluk ve şeffafsızlık hanesi olarak sınıflandığını söyledi.

Bu konunun birçok kez BM genel sekreterliği ile görüşüldüğüne işaret ederek, siyasi işlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı Jefry Feltman’ın Suriye’de yüzlerce Suudili teröristin öldürüldüğü delilinin bildirilmesi ardından kendisinin BM genel sekreterliğinin kendisine verdiği görev gereğince sorumluluğu dahilinde olduğuna dikkatini çekti.

Caferi, terörle mücadele uzmanı ve 2006 yılında benimsenen BM stratejisinin uygulanmasıyla ilgili bir çalışma ekibinin bulunduğunu lakin bunu izleyenin genel sekreterlik olduğunu açıklayarak, Suriye’nin bu ekibin doğrudan ilgilisi Feltman’dan kapsamlı stratejinin uygulanması yolunda terörle mücadeleden sorumlu ekipten Suudi, Katar ve Türklerin Suriye’de teröre kışkırtmalarına son vermeleri için müdahale etmesini talep ettiğinin altını çizdi.

Suriye Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin Yargılanması İçin BM Nezdinde Çalışmalar Yürütüyor

Caferi, Suriye’nin BM nezdinde münasip bir zamanda görevlendirilecek yüzlerce belge ve mektup kanalıyla Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin yargılanmaları için girişimlerde bulunduğunu ortaya çıkardı.

Caferi, BM genel sekreteri ve güvenlik konseyine gönderilen en önemli mektuplar içerisinde, Suriye’de “cihad” için davet çıkaran ve terör için alenen kışkırtan 72 aşırı dinci tekfiri şahsın isimlerinin bulunduğu mektubun olduğunu daha öncede Suriye’de öldürülen 173 Suudilinin adının gönderildiğini bir diğer listenin de yine Suriye’de öldürülen 3000 Suudilinin adlarını içeren bir mektup gönderildiğini hatırlattı.

Caferi, kısa bir süre önce Suudili ve Türk istihbaratının Kaide’yi Yemen’den Suriye’ye geçirmek için nasıl bir işbirliği içinde olduklarını belirten bir mektup gönderdiklerini öyle ki, Suudili istihbarat birimleri tarafından Suriye’ye Türkiye kanlıyla Yemen’den Kaide örgütünden 520 militanın geçirildiğine dikkat çekti.

Suudi Arabistan’ın Suriye’deki olaylarda parmağının olduğu Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın Kahire’de kendisinin itirafıyla ülkesinin muhalefeti silahlandırdığına yönelik iki defa açıklamasıyla ispatlı olduğunu belirterek, geçen Cuma günü Suriye Arap ordusu tarafından sözde Irak ve Şam’da İslam Devleti adlı örgütten aralarında 5 Suudilinin bulunduğu 9 kişinin öldürüldüğünü dile getirdi.

“Nusra Cephesi” ve “İslami Cephe” Saflarında Binlerce Olmasa Yüzlerce Suudili Savaşıyor

Caferi, “Nusra Cephesi” ve sözde “İslami Cephe” olarak adlandırdıkları cephe saflarında savaşan Suudililerin sayısının binlerce olmasa yüzlercesinin bulunduğunu, yönetimdeki Suudi sistem ile tekfiri vahhabi Suudi sitemin Suriye’de terör ve katliamlar işlemeye kışkırtmada parmağının olduğunu bu meselenin de aslen güvenlik konseyi ve BM genel sekreterini ilgilendirdiğini vurguladı.

Rus tarafının özellikle Rusya’yı vuran son terör eyleminden sonra terörün tehlikesini bildiğini ancak Amerikan tarafının bu konuda oynamanın tehlikesini bilecek kadar daha pişmediğine dikkat çeken Caferi, Amerikalıların Afganistan, Irak ve diğer mekanlardaki tecrübelerinden sonra bu durumun acayip bir çelişki teşkil ettiğini öyle ki kendilerinin bu meselenin tehlikesine en önce dikkat edecek taraf olmaları gerektiğini söyledi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu