HABERLERSuriye

Teröre Verilen Destek Kesilerek Yardım Edilebilir

Uluslar arası Güvenlik Konseyi dün Suriye’deki durumları tartışmak amacıyla Fransa’nın, müttefikleri ve bölgedeki taşeronlarının desteklediği ve finanse ettiği terörün neden olduğu Suriye halkının acıları üzerinden ticaret yapmak amacıyla çağrıda bulunduğu bir toplantı düzenledi.

Suriye düşmanları yaptığı konuşmalarla kartları birbirine karıştırma, Suriye halkının yaşadığı krize karşı sorumluluklarını çarpıtma, teröristlerin Suriye halkına yönelik çirkin katliamları, kamu ve özel mülklere saldırılarını göz ardı etme yoluyla morallerini yükseltmeye çalıştılar.

Caferi: Bazı Ülkeler İnsani Yardımlara Siyasi Ajandalarının Penceresinden Bakıyor

BM Suriye Daimi Temsilcisi Beşşar el-Caferi toplantıda yaptığı konuşmada, bazı ülkelerin insani yardımlara siyasi ajanda ve müdahale penceresinden baktıklarını, bu konunun değerini sadece insani yardımları Suriye dâhil ülkelerin içişlerine müdahale hedeflerine hizmet edecek şekilde kullandığı zaman anlayabildiğini söyledi.

Caferi, “bu oturum Suriye halkına samimi olarak insani yardım temin etmek amacıyla düzenlenmiş olsaydı bazıları kanun ve misaka aykırı davranarak BM çerçevesi dışında çalışma üzerinde ısrarla durmazdı” dedi.

Bazı ülkelerin sembolik de olsa Suriye halkına BM’ye bağlı İnsani İşler Koordinasyon Ofisi OCHA aracılığıyla insani yardım ve ön koşul sunarken zalim ekonomik yaptırımlar uygulamasının anlaşılamadığının altını çizen el-Caferi, aynı zamanda Arap Ligi ve İslam İşbirliği Örgütünün Suriye’nin üyeliğini Suriye halkına duyulan empati gerekçesiyle askıya almasını da sorguladı.

“Arap ve İslam ülkeleri OCHA’nın Suriye hükümetiyle imzaladığı insani tepki planının finanse edilmesine katkıda bulunmazken Suriye halkına insani yardım sunmaktan söz etmeleri ve insani durumu için gözyaşı dökmeleri anlamsız” diyen BM Daimi Temsilcisi, finans kıtlığının bu planın uygulanması önünde engel teşkil ettiğine dikkat çekti.

Caferi, bazılarının insani yardım sunma gerekliliği yönündeki sözlerinin samimiyetine inanmak istediklerini dile getirerek Suriye’de Suriye halkına bu yardımların Suriye’de tek bir Suriyeli hayatta kalana dek sürmesi şartıyla sunulmasının istendiği izlenimi oluştuğuna dikkat çekti.

Suriye halkına samimi şekilde yardım edilmek isteniyorsa öncelikle Suriye’deki tüm yaşam sektörlerini yıkan dış destekli silahlı terör gruplarına verilen desteğin kesilmesi başta olmak üzere bu acılara yol açan nedenlerin ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen Caferi, “size İngiliz Gazeteci Robert Fisk’in Indıpendıt gazetesinde Halep’te gördükleri konusunda yazdıklarını okumanızı tavsiye ediyorum. Bugün bildirimde söylediklerimi tamamıyla doğruluyor” diye konuştu.

Bu nitelemenin General Robert Mood dâhil BM’nin önde gelen yetkililerin onayladığı gerçeklerle uyuştuğunu belirten Caferi, buna örnek olarak silahlı grupların Suriye’deki çatışmaları sanki başka bir yerde ya da Suriye ile başka bir ülke arasında oluyormuş gibi bazen Homs, bazen Şam ve bugün Halep büyük savaşı olarak adlandırmasının verilebileceğini ifade etti.

“Dünyadaki hangi ülke dışarıdan desteklenen silahlıların ve kiralık teröristlerin kentlerine hâkim olmasını ister? Hangi hükümet vatandaşlarını koruma sorumluluğunu bir yana bırakıp terör, aşırılık ve şiddetin insafına bırakır?” diye soran Caferi, konsey ülkelerinin temsilcilerinin bir kısmının “Annan planı ölü doğdu.. Arap gözlemciler yalancı şahit..Barışçıl siyasi çözüme hayır..Ulusal diyaloga hayır..Muhalefeti silahlandırmaktan başka çözüm yolu yok.. Askeri dış müdahalede bulunma ve rejimi devirme zorunludur..Güvenlik koridorları açmak ve tampon bölge kurmak, geçici hükümetler oluşturmak gerekiyor..Devlet otoritesine karşı savaştan geri adım atmak yok.. Suriye Başkanı meşruiyetini kaybetmiştir ve istifa etmesi gerekiyor” gibi sözler sarf ettiklerine işaret etti.

Bu sözlerin tümünün bir kısmı konsey üyesi bir kısmı da bölge ülkesi olan devlet yetkililerinin demeçlerinden alındığına işaret eden Caferi, “bu sözler silahlı terör grupları ve onları dışarıda temsil edenlere destek veren bazı Arap, bölgesel ve uluslar arası tarafların yönelimini ortaya koyduğuna göre Suriye krizinin barışçıl yollarla çözümlenmesi ve şiddetin durdurulması mümkün değil” diye konuştu. Caferi, uluslar arası güçlerin dış müdahale politikalarından kaynaklanan acı ve felaketlerden ders alma zamanının geldiğini vurguladı.

Suriye Hükümeti Halk Taleplerine Yanıt Vermiştir

BM Daimi Temsilcisi, bu olumsuzluklara karşın Suriye hükümetinin haklı halk taleplerine yanıt verdiğini, krizi siyasi ve barışçıl yollarla çözmeye çalışan tüm girişimleri olumlu bir tavırla karşıladığını söyleyerek bu yönde gerekli kolaylıkları sağlayıp işbirliği yaptığını dile getirdi.

Caferi, Suriye’nin Cenevre’de toplanan Suriye çalışma grubunun nihai bildirisine ve el-Ahdar el-İbrahimi’nin Suriye özel temsilcisi olarak atanmasını memnuniyetle karşılamasına rağmen anlaşmanın bir parçası olan bazı ülkelerin yayınlanmasından birkaç saat sonra bildiriyi canlı olarak gömmesinin şaşırtıcı olduğunu ifade etti.

Bazılarının yanlış ve objektif olmayan yorumları, dayatma ve Suriye’nin içişlerine açık müdahalesinde ısrarlı olması ve Annan planının uygulanması yönünde işbirliği yapmamasının Kofi Annnan’ın istifası ve gözlemciler heyetinin görev süresinin uzatılmamasıyla sonuçlandığına dikkat çekti.

Daimi Temsilci güvenlik konseyi üyelerine ordu ve asayiş güçlerinin Tunus, Libya, Suudi Arabistan, Mısır ve yabancı ülkelerden 107 teröristin adını içeren bir listeyi BM resmi belgesi olarak sundu.

Caferi, Suriye’nin geçtiğimiz yıllar süresince kendisiyle ilgisi olmayan saldırgan eylemler nedeniyle milyonlarca mülteciyi kabul ettiğini hatırlatarak Suriye’nin mültecilerin acılarını uluslar arası platformlarda kullanıp pazarlamaya çalışmadığına dikkat çekti.

“Suriye kendisine başvuran mültecilerin umut ve beklentilerini istismar edip kullanmak ve alet etmek amacıyla sınırda ve çölde kamplar ve çadırlar kurmadı. Onlara karşı sorumluluklarını yerine getirip sınırlı kaynaklarını paylaşarak Suriyelilere davrandığı gibi davrandı” diye konuştu.

Caferi, Suriyelilerin kardeşlerinin sınırda kurulan kamplarda kötü koşullar altında zorla tutulmalarından acı duyduklarını söyleyerek Suriyeli vatandaşların vatanlarına dönmemeleri için tehdit edilip korkutulduklarını, tutuklu kampı olarak nitelendirilebilecek çadırlarda hapsedilen mültecilere dönüştürülerek onurlarının kırıldığını ifade etti.

Caferi, Suriye hükümeti adına Suriyeli mültecileri kabul eden ülkelerden ülkesine geri dönmek isteyenlere dönüş izni verme ve mültecilerin anavatanlarına dönme haklarını engellememe talebinde bulundu.

Daimi Temsilci, Suriyeli mülteciler siyasi ajandalara dayanmadan insani yardım elini uzatan ülkelere de teşekkür etti.

Bazı Kamplar Teröristlerin Toplandığı ve Eğitildiği Askeri Karargâhlara Dönüştürüldü

BM Daimi Temsilcisi Caferi, bazı kampların Suriye’ye bugün Halep’te olduğu gibi çirkin katliam yapmaları için gönderilmek üzere toplanan teröristlerin eğitildiği karargâhlara dönüştürüldüğüne dikkat çekerek bazı başkentlerde Suriye için planlananlarla Suriye halkının istediği gerçek reform ve daha iyi bir hayat kurma isteğinin farklı olduğunun altını çizdi.

“Suriye’de mezhepçiliğe dayalı bir demokrasi kurmak istemiyoruz. Suriye tüm Suriyelilerin ülkesi olmaya devam edecek. Suriye devletten önce bir uygarlıktır” diye vurguladı.

Caferi, Fransa Dışişleri Bakanının geçen 29 Temmuzda verdiği demeçte Katar ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin silahlı gruplara silah verdiğini söylediğine işaret ederek Suriye’ye silah kaçırıldığına dair bu bilgilere sahip olan Fransa’nın güvenlik konseyinin daimi ülkesi ve dönem başkanı olarak sorumluluklarını yerine getirip gerekli icraatları alması gerektiğinin altını çizdi.

Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen medya organlarının kardeş ve komşu Türk halkı değil Türkiye hükümetinin Suriye halkının kanının akıtılmasında oynadığı role değindiğine işaret ederek “Annan başarısızlığını üç ana nedene bağladı. Bunların biri silahlı terör grupları üzerinde ağırlığı ve etkisi olan ülke ve tarafların şiddetin durdurulması yönünde işbirliği yapmamasıdır” diye konuştu.

Türk Devleti Toprakları Üzerinde Sınırdan Sızıp Katliam Yapan Silahlı Grup Liderlerini Ağırlıyor

Daimi temsilci, “herkes komşu ülke Türkiye’nin mültecileri kabul etmekle yetinseydi memnun olacağımızı biliyor. Fakat Türk devleti toprakları üzerinde Suriye-Türkiye sınırı aracılığıyla terör eylemleri ve katliam yapan silahlı grup liderlerini ağırlıyor. Bu gruplara selefi, vahhabi, köktendinci ve tarih öncesinden gelen cahili akımlara askeri eğitim kampları kurma izni veriyor. Bu durumda Türk halkı değil de Türkiye hükümeti Suriye kanlarının akıtılmasının temel ortağıdır. Bu sözleri mesleki ve ahlaki doğruluğuyla tanıdığım dostum ve kardeşim Türkiye Büyükelçisine değil Türkiye Dışişleri Bakanına söylemek isterdim” diye belirtti.

Lübnan’da silahların Suriye’ye resmi Lübnan değil siyasi taraflarca kaçırıldığına dikkat çeken Caferi, Lübnan’da Suriye’ye gönderilmek üzere Lütfullah 2 adlı geminin Lübnan hükümeti tarafından yakalanmasının iki ülke arasındaki kardeşlik bağlarına ve iyi ilişkilere yakışmadığını belirterek bu geminin ardından teröristlere gönderilmek üzere hazırlanan 7 gemi geldiğine işaret etti.

Caferi, Lübnan Büyükelçisinin Lübnan’da 20 bin Suriyeli bulunmasından şikâyetçi olduğuna değinerek 2006 yılında İsrail saldırısı nedeniyle Lübnan halkının yarısının Suriye’de ağırlandığını, yardım istemek için güvenlik konseyine başvurulmadığını, Suriye’nin halk ve devlet olarak evini ve yüreğini Lübnanlı kardeşlerine açtığını hatırlattı.

Bazılarının Şam’daki Büyükelçiliklerini kapatmasının görüşü ve yaşananlar konusunda doğru tahlil yapılmasını engellediğini belirten Caferi, bu nedenle Faslı Bakanı söylediklerinden dolayı suçlayıp yaraları açmak istemediğini dile getirdi.

Faslı Bakana, komşu ülkelerle ilişkileri düzeltme ve Fas halkının krallık ritüellerini kaldırma başta olmak üzere reform taleplerine yanıt verme çağrısında bulunan daimi temsilci, çölde yaşayan halkın hak talebinde bulunduğu batı çölü davasına dikkat çekti.

François Mitterrand’ın Fransa Başkanlığı yaptığı dönemde Suriye’nin Paris Büyükelçisi olarak görev yaptığına işaret eden Caferi, Fransa’da eğitim yaptığı dönemde ise Fransız kurumlarından ulusal ve bağımsızlık değerleri, ülkelerin içişlerine müdahalenin yanlış olduğunu öğrendiğini söyledi.

Caferi şöyle devam etti, “Fransa’yı ve bakanlarını eleştirmeyeceğim. Fransa Dışişleri Bakanına bana ülkemin temsilcisi, halkımın ve hükümetimin vekili olarak hitap ettiniz. Onların adına anılarımız ve işgal dönemine dayanan ilişkilerimize yeni bir anlam katmakla ilgili derin endişemizi dile getirmek istediğimi söylemek istiyorum. 1946 yılından beri bu acı anıların izlerinden kurtulmaya çalışıyoruz” dedi.

Almanya Büyükelçisine seslenen Caferi, “Büyükelçi bağlı oldukları mezhep yada etnik grup bir yana tüm Suriyeliler için geleceğin Suriye’sini kurmak istediklerini söyleyip yeni Suriye’de el-Esad’a bir gelecek olmadığını ekledi. Ona Suriye adına konuşma iznini kimden aldığını sormak istiyorum. Bu açıklama bulunduğumuz uluslar arası platformda diplomatik geleneklere aykırı değil mi?” diye belirtti.

Alman Büyükelçisi Suriye halkının geleceğine özen gösterseydi Alman Die Welt gazetesinin neden iki gün önce Alman hükümetinin Parlamentoda Suriyeli Hıristiyan vatandaşların kabul edilmesine ilişkin bir plan hazırladığına dair bir makale yayınladığını sorgulayan Caferi, “Neden sadece Suriyeli Hıristiyanlar? Neden Suriye toplumunun hoşgörü yapısı bozulmak isteniyor?” diye sordu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu