Küçük ManşetlerYAZI-YORUM

Medya Suriye Konusunda kamuoyunu nasıl yönlendiriyor?

Suriye’de gerçekleşen Hula katliamının ardından yayınlanan haberler, Suriye’de bir dış müdahale ve rejim değişikliği için medyanın kamuoyunu yönlendirmek için nasıl yöntemlere başvurduğunu bir kez daha gösterdi. Globalresearch’ten Patrick Henningsen’in yazısında ele aldığı medyanın yönlendirme yöntemleri, hemen her uluslararası gündemde kullanılıyor ve milyonlarca insanın yanlış bilgilendirilmesine neden oluyor.

Başlıkta suçla, haberde “kanıt yok” de

Haftasonu ABD ve Avrupa merkezli kaynaklarda, henüz katliamla ilgili hiçbir veri ortada yokken, hemen bütün haberlerde şu tür başlıklar atıldı: “Suriye devlet güçlerinin isyancılara ateş açması sonucu çocuklar katledildi”. Saldırının hemen ardından sunulan bu haberlerde, aslında somut hiçbir bilginin olmadığı, haber metninin sonlarına doğru kısaca bildiriliyordu, ancak başlık ve haberin bütününe yayılan iddialardan açık bir şekilde kamuoyunun Suriye’ye karşı yönlendirildiği görmek mümkün oldu.

Benzer şekilde katliama ilgili haberlerde örneğin şu tür giriş cümlelerine rastlamak mümkün: “Suriye’deki hassas barış süreci, rejim destekli olduğu iddia edilen saldırının ardından yerle bir oldu”. Bu cümlenin ardından haberin içeriğinde ise, “Suriye’deki BM heyeti başkanı Tümgeneral Robert Mood, Cuma günü öğle saatlerinde yapılan saldırıyı ‘ayrım gözetmeyen ve affedilmeyecek bir saldırı’ olarak kınadı, ancak saldırıdan kimin sorumlu olduğunu söylemedi” cümlesi yer alıyor.

Burada dikkat çekici olan, haberin içinde katliamın sorumlusunun kim olduğunun bilinmediği açıkça belirtilmesi. Ancak haberin başlığı ve giriş cümleleri zaten bir önyargı oluşturacak şekilde kurgulandığı için, bunun bir önemi kalmıyor. Oluşturulan bu önyargının, ABD’nin ve Avrupalı devletlerin müdahaleci dış politikasıyla aynı doğrultuda, Suriye’de rejim değişikliğini hedefleyen bir önyargı olduğu açık. Daha önce Irak ve Libya’da devreye sokulan bu yöntemlerin tekrar tekrar kullanılması, milyonlarca insana bir kez daha yalan bilgi verilmesine ve kamuoyunun dezenformasyona uğramasına neden oluyor.

Katliamla ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından yayınlanan kınama mesajı da haberlere farklı şekillerde yansıyan bir diğer gelişme oldu. BMGK açıklamasında katliamla ilgili olarak her iki tarafı da suçlayan cümleler yer alıyordu. Daha sonra da BMGK üyeleri arasında, yani Rusya ve diğer ülkeler arasında katliamın sorumluluğuyla ilgili tartışmalar devam etti ve hala kesin bir sonuca varılmış değil. Ancak basına yansıyan haberlerde açıklamanın yalnızca Suriye devletini suçlayan bölümleri öne çıkarıldı.

Kimin yüklediği belli olmayan videolar kanıt sayılıyor

Katliamı izleyen günlerde yapılan haberlerde dikkat çeken bir başka boyut ise, katliamı devlet güçlerinin yaptığını iddia edenlerin sunabildiği tek “kanıt”ın, ölümlerin bir bölümünün “uzaktan top atışı” ile yapıldığı iddiaların dile getiren bazı Youtube videoları olmasıydı. Ancak bazı BM yetkililerin bile atıfta bulunduğu bu videoların gerçekten kanıt olarak değerlendirilmesi mümkün değil, çünkü kaynakları, kimler tarafından yüklendikleri halen doğrulanabilmiş değil. Kaynağı doğrulanmayan bu tür görsellerin nasıl yanıltıcı olabileceği, dün yaşanan bir örnekle ortaya çıkmış, muhaliflerin Hula katliamının fotoğrafı diye gönderdiği bir fotoğrafı aynen yayınlayan BBC, fotoğrafın Irak’ta çekilmiş olduğu ortaya çıkınca zor durumda kalmıştı. Geçtiğimiz yıl Libya’da da benzer bir kampanya yapılmış ve basının o dönem sahte haberler yaptığı, iş işten geçtikten sonra, NATO saldırısından sonra belli olmuştu.

Katliamlar ve çatışmalar muhaliflerin ve batılı devletlerin işine yarıyor

Suriye’deki mevcut siyasi ortam da haberlerin yönlendiriciliği niteliğini konusunda güçlü bir fikir veriyor. Şu anda ülkede yaşanacak her türlü çatışma ve katliamdan devletin yarar sağlaması mümkün değil, çünkü ülkedeki karışıklıkları bahane ederek dış askeri müdahale çağrısı yapan çok sayıda taraf bulunuyor. Öte yandan başka ülkelerin desteklediği silahlı muhalif çetelerin bu tür katliamlardan büyük çıkar sağladığı bir gerçek. Çünkü her katliamın ardından Birleşmiş Milletler ve batılı devletlere dönük çağrıları daha fazla yankı buluyor.

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Katliamı NATO gerçekleştirdi.. Yeni bir işgale zemin için..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu