Küçük ManşetlerMAKALE KÖŞESİYAZI-YORUM

Savaş çığırtkanı “İslamcı Ağabeyler” midemi bulandırıyor.

Suriye’de kan gölünün büyüyeceği belliydi.

“Suriye’nin Dostları” adlı toplantının İstanbul ayağında Clinton tarafından “Muhalif unsurlar iletişim ve koordinasyon anlamında daha aktif bir şekilde desteklenecektir.” şeklinde yapılan açıklama sonrasında silah desteğinin en üst seviyeye çıkarıldığı artık sır değil. Suud ve Katar’ın parasal desteği bir takım bölge ülkelerinin lojistik desteği sayesinde muhalif gurupların artık Şam banliyölerinde terör eylemleri gerçekleştirdikleri ve kullandıkları silahların kalitesinin yüksekliği Şam yönetiminin her geçen gün bir öncekinden daha sert ve öldürücü tedbirler almasını sağlıyor. Son saldırı ise taş üstünde taş kalmayacağının en bariz habercisi.

ABD/AB/İsrailbloğunun asıl istediği de buydu zaten. Anarşi ortamının yaratılması neticesinde kartlar yeniden karılabiliyor. Emperyalist blok bunun üzerinden “İnsan Hakları” bahanesi üreterek işgal etmek istediği ülke üzerine iyice abanıyor. Irak ve Libya bölgemiz açısından bunun en kanlı ve taze örneğidir.

Bir taraftan bu plan uygulanıp birbirine kırdırılan insanlar bizden veya onlardan diye nitelenirken, diğer taraftan da yine bu güçlerin elinde bulunan enformasyon araçlarıyla meseleye bigane dimağlar onların amaçlarına hizmet eder hale getirilmekte. Her ölümlerin suçu, onların düşmanı olan kesime yıkılmaktadır. Her yıkımın müsebbibi sadece onların düşmanı gösterilmektedir.

Bu yazının konusu işte burada başlamaktadır.

Dikkat ederseniz son dönemde ivmesi iyice yükselmiş bir “İslami görünümlü Esad muhalefeti” ile ülkemiz İslamcı ağabeyleri sırça köşklerinden Nato müdahalesi istemekte. Öncelikle şunu belirtmekte ve mutlu olmaktayız ki bu kesim, fikirleri ve eylem arzularıyla çok şükür marjinal kalmışlardır. Yazdıklarının müşterisi olamadığı için şimdilerde yazıların altına yazılan yorumları dahi kendileri yazıyor.Maazallah bunlara kalsa Türkiye değil Suriye, tez elden İran’a savaş açmalı. İçinde İran adı geçmeyen yazı yazmamaya yeminli bu tiplerin önemli bir kısmı AK Parti hükümetinden de şöyle veya böyle (mesela Belediyelerde danışmanlık gibi… ) maaşlıdır.

İran’a ülke olarak, rejim ve mezhep olarak kan kusuyorlar desek yeridir. Kurdukları ağ ile “bugün ben yazacağım yarın sen devam edersin” antlaşması ile hareket ediyorlar. Son günlerde Ali Şeriati üzerinden yaptıkları ise hayli komik. Şiileri ötekileştirecekler ya, bu değerimizin Safevi Şiiliği üzerine getirdiği eleştiriyi kendilerine dayanak göstermektedirler. Normalde birbirlerinden zerre kadar hazzetmeyen bu“marjinal ağabeyler” şimdilerde İran düşmanlığında İttifak halinde birbirlerini Kaf dağının tepesine oturtmuşlar. İmam Ali’nin döneminden girip Sasani’den çıkıyorlar. Eteklerindeki ne kadar taş varsa dökmüşler.

İmam Humeyni ve Rehber Seyyid Ali Hamanei biz ümmete tefrikaya sebep olacak şeylerden uzak durmamızı öğütlediği için ellerimiz bağlı. Onlar yapsa da bizim hakkımız yok! Yoksa Ali Şeriati’in Emevi Sünniliği üzerine getirdiği eleştiriyi on katı ile koruz önlerine ama neye yarar, ihtiyacımız olan şey, bu basiretsiz ve kötü kalpli kesimin değirmenine su taşımak değil ki.

Bölge gerçek bir fay hattı üzerine kurulu. Çeyrek asırdan fazla bir zamanda bölgede tüm işbirlikçi ve köle rejimlerin direncine rağmen ilmek ilmek ağını ören İran ve direniş ekseni , ABD/AB/İsrail için her zaman Çıbanın ezilmesi gereken başı oldu. Kaç kez denediler dağıtmak için, olmadı. Savaşlar (İran-Irak savaşı, Lübnan iç savaşı, Lübnan- İsrail, Hizbullah-İsrail savaşları), Önemli şahsiyetleri sahneden çekme eylemleri (Şehid Beheşti ve 72 parlemento mensubunun şehid edilmesi, Ayetullah Musa Sadr’ın kaçırılışı, Ragıp Harp, Abbas Musavi, İmad Muğniye’nin şehid edilmesi vbg…) ekonomik ambargolar(Savaş döneminde kimyasal silahla yaralananlar için İran’a ilaç bile satmadılar. İçme suyu şebekesini imar etmek için mühendislerin Fransa’daki eğitimlerini yarı kestiler. Yolcu uçaklarını vurdular. Bilim adamlarının öldürülmesine değin varan terör eylemleri uyguladılar..!)

Bütün bunlar İran halkının sırf İslami bir rejime sahip olmasından ziyade o rejimin batının sömürgeci çarkına soktuğu çomak yüzünden başına gelmişti. Halkın “Ya Huseyn” demesinin yansıması “İsrail kanser tümörüdür” veya “ABD büyük şeytandır” sonucunu doğurduğu için bir halk çeyrek asırdan fazladır öldürülüyor. Bu gün yapılan, savaşın şeklinin değiştirilmesidir. Hizbullah ve Hamas bunu gördüğü için mevzilerini terk etmiyor.

Şimdilerde bizim İslamcı kanadın AKP maaşlı “ağabey”leri bunları bilmiyor mu? Bizim onlara öğreteceğimiz çok şey mi var? Elbette değil. Bu günün sorunu bilgide gizli değil dostlar. Aslında herkes her şeyi biliyor. Sezai Karakoç’u bugün dinlemeyenler onun şiirleriyle bize “dava” anlatanlar değil miydi? Zamanın labirenti içerisinde bu “ağabeyler” sahibinin sesi oldular o kadar. Parayı verenin düdüğü çalması gibi işte. Vakt-i zamanında uzuuun yazılarıyla bizlere bilgi aktaran bu ağabey tipler şimdilerde geçmiş hayatlarının günahlarını(!) affettirme yarışında oraya buraya göz kırpa kırpa şaşı olmuş durumdalar. Tuzları kuru ya, ümmetin gözyaşı üzerinden rant devşiriyorlar.

Biliyorum ağır ithamlar bunlar, ama isterseniz küçük çaplı bir araştırma yapalım. Görelim bakalım bugünHillary Clinton ile selamlaşmak için sırada bekleyen veya göze girmek için “Türkiye Suriye’ye girmelidir”diye koridor koridor dolaşanlar içinde şöyle veya böyle maaşsız kaç kişi kalmış. Hatta önümüzdeki dönemin boş yerlerine şimdilerde rezerve yaptıranlar bile parsellemiş mahalleyi. Ve hatta “niye şu kişi danışman olmuş ben daha fazla yetenekliyim” deyip küsme eğiliminde olanlar dahi söz konusu.

Sanki anlamıyoruz. Konjonktür öyle istiyor diye İran’a, direnişe söve söve yer edinme gayretleri o kadar sırıtıyor ki. Muhatapları, acaba “gerçek mi- yalan mı” ikilemine düşmesin diye gırtlakları yırtılırcasına bağırıyorlar, iftira, itham, yalan üzerine birbirleriyle yarış halindeler.

Şimdilerde İsrail yada ABD veya AB “Haydi saldırıyoruz İran’a!” dense, eminim ilk süngü takan bunlar olur.

Mide bulandırıcı bir dönem yaşanıyor.

Muhammed Ak

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. gardaş eline sağlık güzel olmuş bir yazı ama son kısma ben bi ekleme yapayım onlarda süngü takacak tüfek elbette yürek yok onlar haki renkli asker elbisesi nedir bilmez zira giymeye alışık oldukları çengi-dansöz elbisesinin kasatura süngü mühimmat takacak yeri yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu