DÜNYAİSLAM BÜYÜKLERİ

Seyyid Hasan Nasrullah’ın İmam Ali Hamaney ile ilgili konuşması…

Seyyid Hasan Nasrallah: İmam Hamaney, tehditleri fırsata dönüştürerek İran’ı bölgesel bir güç haline getirdi.

İmam Hamaney Düşüncesinde İçtihat ve Yenilik Konferansında konuşan Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri, “İmam Hamaney, tehditleri fırsata dönüştürerek İran’ı her kesin resmiyette tanıdığı bölgesel bir güç haline getirdiğini” vurguladı.

El-Menar haber kanalının bildirdiğine göre, Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, İmam Hamanei Düşüncesinde İçtihat ve Yenilik Konferansında konuşma yaptı.

İşte Seyyid Hasan Nasrallah’ın yaptığı konuşmanın tam metni:

Tüm katılımcılara hoş gediniz diyor ve katıldığınız için teşekkür ediyorum. Bu gün temel konumuz konferansın sahibi hakkındadır fakat merasimin son dakikalarında son siyasi gelişmelere değinmek istiyorum. Beklenildiği üzere bu gün İmam Hamanei’nin kültürel politik stratejisi üzerinde duracağız.

Konumuzun temel parametrelerinden biri İslam ve ümmet meselesidir ve bu gün sadece bu özelliklerden bazılarına değineceğiz. Birinci mesele, taklit merciliği meselesidir ve hepimiz gayet iyi biliyoruz ki İmam Hamaney dünyada milyonlarca Müslüman’ın taklit merciliğidir.

Merceiyet için gereken şartların İmam Hamaney’de bulunduğuna işaret eden Nasrallah, şöyle konuştu: İmam Hamaney’in sahip olduğu konum rehberlik konumudur, Rehber ve Veliy-i Emrdiler. İçtihat için gereken şartlara ilaveten rehberlik liyakatiyle alakalı şartlara da haizdirler. Buda, kendisinin üstün bir siyasi zekaya ve oldukça derin bir içtimai bilgiye sahip olduğunu gösteriyor. Fesadı, tehditleri ve fırsatları tanıma hususunda yüksek bir kavrayışa sahiptir ve tehditlerin nasıl fırsata dönüştürüleceğini biliyorlar.

İmam Hamaney, oldukça güçlü ve bilgilidir; öyle ki bu sorumlulukları üstlenmek kendi başına bir dağı bile yumuşatabilir fakat o, bu sorumluluk karşında sarsılmaz bir güçtedir. Günümüzün İran’ı tüm dünyanın resmen kabul ettiği büyük bir bölgesel güç olmuştur.

Taklit mercii ya kendi zamanın fakihlerinin en alim olanı olmalı ya da yaşayan alimler arasında en bilgili olması muhtemel olan alimlerden biri olmalıdır. Fıkhi olarak ilmi derecesi yüksek olmakla birlikte bu husus ilmi konulara tam olarak hakim olmasını gerektirdiğini de vurgulamaktadır. Onun şahsiyetiyle ilgili bu bölümü, yayınlanmış olan şer’i fetvaları ve 20 yıldan bu yana talebeler için tedris ettiği fıkhi dersler yoluyla anlayabiliriz. O, devletle ilgili konuları ve yeni dini meseleleri araştıracak ve tartışabilecek güçtedir.

İmam Hamaney’in sahip olduğu ikinci konumu, rehberlik konumudur. İslam İnkılabı Rehberi, Veliy-i Fakih ve Veliy-i Emrdir. Bu konum, liyakatli ve cesur olma şartını ve de tarihi bilinci, geniş bir siyasi birikimi, yaşamanın değişik sahalarında toplumsal ve politik bir deneyimi gerekli kılar. Maslahatları teşhis edebiliyor, dost ile düşmanı tanıyabiliyor ve fırsatlardan en güzel şekilde istifade edebilmektedir. Yüksek bir yönetim kabiliyetleri var; zira konumu, sorumlulukları teşhis etmeyi ve yetkileri dağıtmayı gerekli kılıyor ve sorumluluğun yükünü, baskısını omuzlamak zorundadır. İmam Hamaney, bu sorumlulukları İmam Humeyni’nin (r.a) irtihalinden itibaren üstlenmişlerdir.

Bütün sorumluluğu var olan tehditler sayesinde üstlenmiştir ve İran sürekli komşularla, düşmanlıklarla ve yaptırımlarla karşı karşıya kalmıştır. İmam Hamaney, tüm bu tehditleri fırsata dönüştürdü ve böylece İran’ı bölgesel bir güç konumuna taşıdı, öyle ki şu an dünya bu gücün varlığını itiraf etmektedir ve İran bütün alanlarda kalkınma ve çiçeklenme yönünde ilerlememektedir. Onun şahsiyetinin bu boyutunu bir rehber olarak yapmış olduğu rehberlik tarzından, gösterdiği performans, belirlediği tutumlar ve yaptığı açıklamalarından okumaktayız. Belirlediği tutumlar, bütün gelişmeleri içerir ve şu anda da onun talimatlarını öğrenmeye ve dikkate almaya muhtacız. Maalesef, çeşitli konular hakkında yaptığı konuşmalar göz ardı edilmektedir ve medya bu konuşmalara yer vermek istediğinde birbirinden ayrı bölümler olarak yer vermektedir.

Üçüncü konumu, büyük bir İslam düşünürü olmasıdır. Şahsiyetinin bu boyutu, daha fazla tanıtılmaya muhtaçtır. En önde gelen taklit mercilerden biridir ve tutumları hem bölge hem de dünya için önemli olan bir liderdir. İslami düşünürler daha fazla aydınlanmaya muhtaçken o kendini daha gençlik döneminden itibaren geniş bir fikirsel ve kültürel çalışmaya adayarak kesintisiz olarak araştırma halinde olmuştur. Hayatının ilk evrelerinden itibaren gerek Şii kültürüne ait konularda gerekse genel İslami konularda olsun, tarih, hatıralar, edebiyat ve şiir okuma hususunda çok yönlü ve çok geniş bir çalışma içinde olmuşlardır.

Keza Ehli Sünnet alimleri ve onların eserleriyle çok yakından aşinadır ve bu hususta yaptığı araştırmalar ve belirlemeler kesilmeden devam etmiştir. Yine Tahran Uluslararası Kitap Fuarını ziyaret etmek için sürekli özel bir ilgi göstermiştir ve fuarın açıldığı sıralarda çeşitli yayınların odalarını ziyaret eder ve halkın yayın evlerine ve yazarlara ne oranda ilgi duyduğunu gözlemlemeye çalışır; öyle ki bu konular hakkındaki aşinalığı ve birikimi etrafta bulunanların şaşırmasına neden olur.

Dünyada hiçbir lider bulamazsınız ki saatlerce vaktini çeşitli konulara vermiş olsun. Bu konunun gösteriş yönü yoktur, belki ümmetin ve gençlerin kültürel konulara yönelip daha fazla ehemmiyet vermeleri için bir teşviktir. O, sürekli halkın muhtelif kesimleriyle görüşür ve bu görüşme halkası kültürel ve fikri çevreleri, edipleri, şairleri, üstatları ve öğrencileri içine alacak kadar genişler. Tüm bu kesimlerin mülahazalarını dikkate alır, onların sorunlarını, isteklerini ve önerilerinden haber olur.

Hatta bütün bu mülahazaları, not eder ve kendi görüşlerini de onlara ekler. Buda, onun fikirsel konulardaki geniş bilgisinin belirtisidir. Bu yüzden, ‘dünyada bu ölçüde vaktini muhtelif konulara veren, direkt olarak takip eden ve ümmetin kaygılarını dolaysız bir şekilde dinleyen bir rehber ve komutan yoktur’ diyorum.

Çok çeşitli etkenler bu büyük İslami düşünürün bu konumunun şekillenmesinde etkili olmuştur, tabi ki bu arada kişisel çabası önemlidir ancak bu bağlamda zikredilebilir etkenlerden bir tanesi, sahip olmuş olduğu rehberlik konumudur ki buda daha geniş şekilde meselelerden haberdar olma, kültürel konuları daha derinden gözetleme ve gençlerin sorunlarından haberdar olma fırsatını kendisine vermektedir.

Bazı yazarlar bazen sözcükleri anlamlandırma ve onların şifrelerini çözme konusunda zorlanırlar. Bu nedenle, kendi düşüncesini açıklamaya kadir kılan etkenlerden ezcümle biride fekahet meselesidir; zira bir düşünür fakih olduğunda aldığı temel sonuçlar bitişimli ve tutarlı olacaktır. İmam Hamaney’in basılan kitaplarını ve yaptığı konuşmaları mütalaa edenler, özellikle de elit kesimle görüşmelerinde yaptığı konuşmaları dinleyenler onun İslami, asil ve düşünür bir imam olduğunu görebilirler.

Bir düşünür ve fakih olarak en önemli özelliklerinden biri, asil ve bağımsız olmasıdır. Maalesef elitlerin birçoğu bu özellikten yoksun olmaları nedeniyle sorun yaşamakta ve baskılar altında kalarak kullandıkları terimleri değiştirmektedir. Bu ise, İslam’dan yeni bir çerçeve sunumlarına neden olmaktadır.

Süren baskılar ve özellikle iletişim alanında yaşanan büyük devrim nedeniyle, çoğu kimsenin ilke ve düşünceleri gözden geçirme noktasına geldiğini görmekteyiz, öyle ki bir çoğu İslam’ın temel ilkelerini inkar etme sınırına gelmiştir.

Bizim İmam Hamaney’i tanımaya ve tanıtmaya ihtiyacımız vardır, halkında taklit merciine ihtiyacı vardır. Keza ümmet birliğe muhtaçtır ve yine halk için çağın ruhunu okuyan düşünürler lazımdır.

Önceki alimler ve düşünürler daha ziyade geçmişle alakalı konularla ilgilenip onları çözmeye çalışıyordu. Bizlerin şu anda özellikle bu çok zorlu aşamada yaşayan bir taklit merciine ihtiyacımız vardır ve şu anki savaşta kültürel ve fikirsel faktörlerin belirleyici oldukları her kesin malumudur. Tekfirle alakalı mevcut projeler hakkında bir anlaşmaya varamayız ve siyasi çözümler yeterli gelmiyor. Bu hususta ekonomik çözümlerin de bir faydası yoktur. Mesele fikri belirlemelerde düğümleniyor.

Lübnan Hizbullah’ı Genel Sekreteri, düşmanların bölge için yaptıkları planlara işaretle şöyle konuştu: Küresel istikbar, ümmetin kaynaklarına musallat olmak peşinde ve halkın kendini kaderini belirlemeyi istemiyorlar. Onlar zihinlerinde net bir fikir kurguluyorlar ve o fikri ümmete dayatmak istiyorlar. Bu uğurda Müslümanlara ve gayri Müslümanlara karşı silah zorundan istifade ediyorlar.

Bu sorun sadece politika ve medya yoluyla çözülemez. Tarih boyunca peygamberlerin misyonu, kafirlere ve Allah düşmanlarına karşı sürekli üstün bir pozisyonda olmuştur ve onların karşında duran cephe putları, cahiliye adetlerini ve kirli bir kültürü savunuyorlardı. Peygamberlerin sedası diğerlerinden daha yüksek bir konumdan geliyordu; zira Allah onlarla beraberdi ve ilahi din sürekli sağlam ve sarsılmaz bir şekilde ayakta duruyordu. İslam’ı dünyaya sunacağımız yer de, düşmanların hilesi ve ümmetin tahkir edilmesi bizi üstün konumdan bir düşünce olarak İslam’ı savuma konumunu düşürmüştür.

İslam’ın haysiyetini ve düşüncelerini savunmak için çok çalışmalara ihtiyacımız var. Ümmeti bu gün bu duruma düşüren şey, sapıkça ve barbarca sergilenen davranışlardır; İmam Hamaney’i İslami ve insani bir düşünür olarak bütün Müslümanlara göstermemiz gerekir ve Müslümanlara diyelim ki: Gelin onun düşüncelerini mütalaa edin ve bu mütalaada imamet ve velayet-i fakih meselesi sizi etkilemesin.

Müslümanlara çağrıda bulunuyorum gelsinler, özellikle düşünürlerin çok az sayıda olduğu bu dönemde, bu İslami düşünürün düşüncelerinden istifade etsinler. Keza gayri Müslimlerden istiyorum ki bu düşünürün yazılarını incelesinler ve kendi gençlerinin karşı karşıya oldukları sorunlar hususunda öne sürdüğü görüşlerin ne olduğuna baksınlar.

Konuşmasının ikinci bölümünde, siyasi gelişmelere ve teröristlerle süren çatışmalara değinen Nasrallah, şöyle konuştu: Kalamun ve Arsal’da yaşanan gelişmelerde, Kalamun’da bu gün sabah büyük kazanımlar elde edildi ve bu bölgenin yüksek tepelerinin şu an Suriye ordusu ve Hizbullah kontrolünde olduğunu diyebilirim. Direnişçilerin mermileri yeterli derecede tepelere ulaşabilmekte.

Arsal tepelerinde büyük ilerlemeler kaydedilmiştir. Nusra cephesi ağır yenilgilere uğaramıştır ve İŞİD ile savaşımız başlamıştır. Savaşı başlatanlar onlar oldu. Bu, bizim savaşı başlatmamızdan çok daha iyidir. Onların savaşçıları daha yeni dün Balbek’deki Curud Ra’s bölgesine saldırdılar.

Teröristler Ersal ve Kalamun tepelerinin olduğu bölgelere saldırmadı. Kritik bölgeleri ele geçirerek onları birbirine bağlayabileceklerini öngörmüşlerdi. Dirençli kardeşlerimiz cesaretle bu saldırılara karşı direndiler. İŞİD’in onlarca silahlı mensubu öldürüldü ya da yaralandı ve teçhizatları imha edildi.

Direnişin teröristlerle mücadele ederken verdiği şehitlere değinen Seyyid Hasan Nasrallah, şunları söyledi: Hali hazırda en şiddetli çatışmalarla karşılaşan direnişin bunun mukabilinde şehitler takdim etmiş olması oldukça doğaldır. Yüce Allah’tan onları izzet ve onurumuzun kaynağı kılmasını diliyorum. İŞİD’le savaş Kalamun’da başlamıştır. Savaşmaya devam edeceğiz. Teröristlerin varlığına son vermede kararlıyız.

Teröristlerin sınırlarımızda kirli bir varlığı söz konusu. Şimdi altını çizerek diyoruz ki sınırlarda ve etraf bölgelerde hiçbir teröristin barınmasına izin vermeme hususunda ciddi ve kararlıyız. Emin olun oların yenilgisi kesindir ve meselenin sadece zamana ihtiyacı vardır. Biz sakin ve sessizce hedeflerimizin gerçekleşmesi için çalışacağız. Biz böyle bir güce, azme ve iradeye sahip isek zafere ulaşmak için kaygılanmaya gerek yok. Her kim azim, irade ve tevekkül sahibi olursa kazanacaktır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu