İSLAM BÜYÜKLERİMEDYA ANALİZSuriye

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad’ın el-Menar televizyonuna verdiği röportajın tam metni.

Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar el-Esad, Suriye ordusunun Suriye’nin birliğini korumayı hedeflediğini, Suriye’nin çözümüne ilişkin konferans dâhil içeride ya da dışarıda düzenlenecek herhangi bir görüşmenin ardından alınacak her kararın Suriye halkının görüşüne ve referanduma sunulması dışında hiçbir ön şartı olmadığını söyledi.

Suriye Cumhurbaşkanı el-Esad, el-Menar televizyonuna verdiği ve dün gece yayınlanan röportajda, İsrail’in teröristlerle birlikte müdahale etmesi ve onları desteklemesinin, Suriye hava savunmasını vurma ve direnişi boğma hedefi taşıdığını belirterek Suriye’yle temas kuran tüm Arap ve yabancı taraflara İsrail’in yeni bir saldırısına anında karşılık verileceğinin bildirildiğine işaret etti.

El-Menar televizyonunun Suriye Cumhurbaşkanı el-Esad’la yaptığı röportajın tam metni:

Krizin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen Cumhurbaşkanı ve rejimin birkaç hafta içinde düşeceği yönündeki iddiaların ardından şu an Halk Sarayının içindeyiz. Düşmanların planlarını nasıl başarısızlığa uğrattınız ve direnişinizin sırrı nedir?

Bu konunun birden fazla yönü var. Birincisi planı başarısızlığa uğratan Suriye yönü ikincisi planı hazırlayanların Suriye’deki durumu bilmemeleri nedeniyle başarısızlığa uğramalarıdır. Suriye’deki gerçek durumu tam olarak okuyamamış devrim sloganıyla yola çıkmışlardır. Fakat devrimin objektif unsurlara ihtiyacı var ve parayla yaratılamaz. Dolayısıyla gerçek devrime zemin hazırlayacak koşulları oluşturamadılar.

İkinci adımda Suriye toplumunda çatlak yaratmak amacıyla mezhepçilik anlayışları ya da mezhepçilik sloganlarına başvurdular. Her toplumda olduğu gibi Suriye toplumundaki cahillik ve bilinçsizliği kullandılar. Fakat bu çatlağı gerçek anlamda yaratmayı başaramadılar. Bu çatlak olsaydı Suriye başından bölünürdü.

Verilen Savaş Koltuk Savaşı Değil Vatan Savaşıdır

Daha sonra olan bitenin koltuk savaşı olduğu sloganını gündeme getirdiler. Fakat kurdukları tuzağa düştüler. Çünkü davanın koltuk davası olmadığı açıktı. Verilen savaş koltuk değil vatan savaşıydı. Hiç kimse bir başkasının koltuğunu korumak için savaşmaz.

Suriye yönetimi iki buçuk yıl sonra vatan savaşında büyük ilerleme kaydediyor. Neden iki buçuk yıl sonra savunma aşamasından saldırı aşamasına geçtiniz? Ağır bedeller ödenmesi ardından El-Ksayr örneğinde olduğu saldırı kararını almakta gecikmediniz mi?

Biz savunma ya da saldırı ve küçük bir çatışmanın dayandığı askeri taktik düşüncesini tek başına temel almadık. Biz durumu sadece askeri yönüyle değil siyasi ve toplumsal tüm yönleriyle ele aldık. Birçok Suriyeli başta kandırıldı. Birçok dost ülke içteki gerçek durumu anlayamıyordu. Belirli bir davada görüş birliği yoksa benzer çalışmaları yapmak imkânsız. Gelişmeler Suriyelilerin olanları ve gerçekleri anlamasına yardımcı oldu. Aynı zamanda silahlı kuvvetlerin görevini yerine getirmesi ve başarılı olmasına da katkıda bulundu. Dolayısıyla şu an yaşananlar savunmadan saldırı aşamasına geçmek değil güç dengelerinin silahlı kuvvetlerin lehine değişmesidir.

Dengeler Nasıl Değişti? Suriye’nin dışarıdan militan getireceği söyleniyor. Şu an Hizbullah’ın militanlarından yardım alınıyor. Daha önceki söyleşilerinizde biz 23 milyon Suriyeliyiz kimseye ihtiyacımız yok demiştiniz. Hizbullah’ın Suriye’de işi ne?

Dengelerin değişmesinin nedeni yuvaların altüst olmasından kaynaklanıyor. Silahlılar bazı bölgelerde yuvalanmıştı. Silahlılara kucak açılmasının nedeni vatanseverlik duygularının az olması değil bilgisizlikten kaynaklanıyor. Birçok kişi aldatıldı. Mevcut olumsuzluklara karşı bir devrim yapıldığını düşündü. Fakat teröristlere kucak açan bu kesimler birden değişti. Çok sayıda silahlı terör gruplarından çekildi ve doğal yaşamlarına döndü. Bu temel nedeni oluşturuyor.

Hizbullah konusu ve yabancı militanların devlet saflarına katılması konusuna gelince bu konu çok büyük olup içinde birden fazla unsuru barındırıyor. Açıklamak gerekirse ona bağlı tüm unsurları açıklamak gerekiyor. Hizbullah, el-Ksayr savaşı ve İsrail saldırısı konusunda gündeme getirilenleri ayrıntılarıyla açıklamak zordur. Üçü tek bir davanın unsurlarıdır. Hasan Nasrullah’ın son konuşması ardından açıkça konuşmak istiyorum. Arap ve yabancı basın Hizbullah militanlarının Suriye’de savaştığı ve Suriye devletini savunduklarını gündeme getirdi. Tabi onların değimiyle rejimin safında! Biz de rejim değil devlet var diyoruz.

Mantıklı konuşmak gerekirse Hizbullah ya da direniş Suriye’ye militan gönderecekse birkaç yüz yada birkaç bin militan gönderecektir. Biz yüz binlerce askerden oluşan Suriye ordusu ve on binlerce ve belki yüz binlerce teröristten söz ediyoruz. Çünkü teröristler komşu ülkelerde ve dış destekle beslenmeye devam ediliyor. Hizbullah’ın katkıda bulunacağı bu sayıdaki militan teröristlerin sayısı ve Suriye’nin alanı göz önünde bulundurulduğunda bir rejimi ya da devleti koruyamaz. Devleti savunduğu da söyleniyorsa neden şimdi? Çatışmalar 2011 yılında Ramazan ayından sonra başladı ve 2012 yazında tırmandı. Şam’ı kurtarma savaşına başladılar. Birinci, ikinci ve üçüncü sıfır noktaları vardı. 4 subaya suikast düzenlediler. Suriye devletinden firar olayları yaşandı. Herkes bunun Suriye devletinin düşme anı olduğunu düşünüyordu. Fakat düşmedi! Buna rağmen o gün müdahale etmeyen Hizbullah neden şimdi müdahale etsin?

20130531-111146.jpgDiğer yönden neden Hizbullah’ı Şam ya da Halep’te göremiyoruz? Çünkü büyük savaş el-Ksayr’da değil Şam ve Halep’te. El-Ksayr küçük bir kent neden Homs’ta göremiyoruz Hizbullah’ı? Bu bilgiler doğru değil. El-Ksayr stratejik bir kent. Teröristler açısından tüm sınırlar stratejiktir çünkü silah ve terörist kaçırmak için kullanılıyor. Dolayısıyla öne sürülen bu başlıkların hiç birinin Hizbullah’la ilgisi yok. Konuştuklarımızı birbirine bağlarsak, Arap medyasında, Arap ve yabancı yetkililerin demeçlerinde duyduğumuz bütün feryat ve sızlanmalar, hatta BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un Hizbullah’ın el-Ksayr kentine müdahale etmesinden duyduğu endişe dâhil direnişi boğma eylemiyle alakalıdır. Suriye devletini savunmakla ilgisi yok. Suriye ordusu Halep, Şam ve Şam kırsalında büyük başarılar kaydetti. Fakat el-Ksayr için duyduğumuz sızlanma ve feryatları bu kentler için duymadık!

El-Ksayr’da Hizbullahla yürüttüğünüz savaş, Suriye sahil şeridini Şam’a bağlayacak güvenli bir koridor oluşturma olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla bölünme dayatılır ve bölge coğrafyası değişirse Alevi devletinin kurulmasına zemin hazırlama olarak görülüyor. Bu konuda ne diyeceksiniz ve bu çatışmaların İsrail’le bağlantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hiç Kimse Bölünmek İçin Savaşmaz… Suriye’nin Birliğini Korumak İçin Savaşıyoruz

Suriye ve Lübnan sahil şeritleri coğrafi açıdan el-Ksayr’dan geçmiyor. Bu nedenle söz konusu iddialar mantıksız. İkincisi hiç kimse bölünmek için savaşmaz. Bölünmek istiyorsak doğrudan bölünmeye giderdik. Suriye’nin dört bir yanında belirli bir köşeye gitmek için savaşılmıyor. Çatışmaların seyri birilerinin Suriye devletini bölünmeye doğru sürüklediğini göstermiyor. Tam tersine bu çatışmalar Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü korumayı hedefliyor.

Atalarımız bu deneyimi Suriye’nin bölünmesini öneren Fransızlarla yaşadılar. Çok uzun yıllar önce bu konuda bilinçliydiler. Biz yıllar sonra daha az bilinçli torunlar mı olacağız? Yaşanan savaş, el-Ksayr’da olanlar ve duyduğumuz tüm feryatların İsrail’le bağlantısı var. El-Ksayr çatışmasının zamanlaması İsrail saldırısıyla alakalıdır. Hedef direnişi boğmaktır. Bu eski yeni savaş her defasında farklı şekiller alıyor. Şu an önemli olan kent olarak el-Ksayr değil sınırlardır. Direnişi karadan ve denizden boğmak istiyorlar. Dolayısıyla şu soruyu sormak gerekiyor. Direnişin silahını düşmana, güneye doğru yöneltmesi gerektiği söyleniyor. Bunlar 7 Mayıs’ta Lübnan’daki İsrail işbirlikçileri direnişin bağlantılarını ele geçirmek istedikleri zaman söylendi. Direnişin silahını içe yönelttiğini söylediler. Suriye ordusunun İsrail’le sınırda savaşması gerektiğini belirttiler. Biz de açıkça ordunun düşmanla her yerde savaştığını vurguladık. Düşman kuzeyden gelirse kuzeye, doğuya ya da batıya yöneliriz. Bu direniş için de geçerlidir. Hizbullah neden sınırda, Lübnan ve Suriye’nin içinde bulunuyor. Çünkü savaş İsrail düşmanına ya da Suriye ve Lübnan’daki vekillerine karşı veriliyor.

İsrail’in Suriye denklemine son olarak Şam’a yönelik hava saldırılarıyla doğrudan girmesi tırmandırma savaşı ve Suriye krizine müdahil olmak istemediği yönündeki mesajlara bağlandı. İsrail’in istediği nedir. Suriye denklemine nasıl müdahil olmak istiyor?

İsrail’in Teröristleri Desteklemesi Direnişi Boğmayı ve Suriye Hava Savunmasını Vurmayı Hedefliyor Bunlar öncelikli olarak eylemin direnişi boğma çabalarıyla bağlantılı olduğu yönündeki sözlerimi doğruluyor. İsrail’in teröristlerle müdahalede bulunması ve onları desteklemesinin iki hedefi var. Direnişi boğmak ve Suriye hava savunmasını vurmaktır. Bu da İsrail’in bu iki hedefi gerçekleştirmeyi amaçladığı ve başka bir şeyle ilgilenmediğini gösteriyor.

İsrail’in hedefleri açık olduğuna göre Suriye yönetimi ve devletinin verdiği karşılık zayıf göründü. Herkes Suriye’nin vereceği karşılığı bekliyordu. Suriye hükümeti “uygun ve yer zamanda karşılık verme hakkını saklı tutuyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı. Neden doğrudan ve kendiliğinden bir karşılık verilmedi. Üst düzey bir yetkiliden sızdırılan füzeler İsrail’e doğru çevrildi yönündeki bilgiler yeterli miydi? Hangi saldırıya yönetime dönülmeden anında cevap verilecek?

Bizimle temas kuran çoğunluğu yabancı olan tüm Arap ve yabancı yetkililere bir saldırı daha düzenlemesi halinde anında karşılık vereceğimizi bildirdik. Tabi aynı zamanda birden fazla karşılık verdik. İsrail’in ihlal çabaları oldu ve bunlara doğrudan yanıt verdik. Fakat verilen geçici karşılıkların hiçbir anlam ve değeri yok. Siyasi bir karşılık verilmesi gerekiyor. Bizim İsrail’e vereceğimiz yanıt stratejik olmalı.

Golan’da cephe açma yoluyla mı mesela?

Bu durum öncelikli olarak halkın durumuna bağlıdır. Halk direnişe doğru ilerliyor mu? Bu soru önemli.

Suriye’deki durumlar şu an nasıl bir yön alıyor?

Golan’da Bir Direniş Cephesi Açılması Yönünde Açık Bir Halk Baskısı Var

Golan’da bir halk cephesi açılması yönünde büyük bir halk baskısıyla karşı karşıyayız. Hatta Arap düzeyinde bir heves var. Suriye’ye gelen Arap heyetler bu hevesi dile getirdi. Direniş basit bir eylem coğrafi anlamda cephe açmaktan ibaret değil. Siyasi sosyal ideolojik bir davadır. Sonuçta askeri dava olur.

Golan’da çatışma hattını aşan askeri aracın hedef alınması açısından Golan’da olanları göz önünde bulundurursak oyunun kuralları, angajman kurallarının değiştirildiğini söyleyebilir miyiz? Oyunun kuralları değişiyorsa eğer, bu yeni denklem nedir?

Angajman kurallarının gerçekten değişmesi için direniş için bir halk durumu oluşması gerekiyor. Bunun dışındaki her değişim geçici olacaktır. Tabi savaşa doğru yönelmediğimiz durumda. Verilen herhangi bir karşılık manevi ya da görünürde angajman kurallarının değişmesi olacaktır. Fakat böyle olduğunu düşünmüyorum. Gerçek değişim halkın direnişe doğru gitmesidir. Adını koymak gerekirse köklü ve dramatik değişim budur.

Bu konuda geç kalındığı kanaatinde misiniz? Neden 40 yıl sonra? Golan’da ateşkes ve sükûnet sağlanmıştı. Şu an bu cephenin harekete geçirilmesinden söz ediliyor. Yeni bir denklem kurulmasından ve yeni bir oyunun kurallarından!

Onlar Suriye’nin bir cephe kapatıp yeni bir cephe açtığından söz ediyorlar. Devlet direnişi yaratmaz. Direniş kendiliğinden ve halkçı olmazsa direniş sayılmaz ve yaratılma imkânı yoktur. Devlet ya direnişe çağırır ya da baltalar bazı Arap ülkelerinde olduğu gibi. Fakat direnişin önünde duran devletin pervasız olduğunu düşünüyorum. Konu Suriye’nin 40 yıl sonra bu yönde gitme kararı alması değildir. Ortada görevini yapmakta olan bir ordu var. Dolayısıyla vatandaşlar bu görevi yapan bir tarafın olduğu, toprakları kurtarmaya çalıştığı kanaatinde. Lübnan’da iç savaş döneminde bölünmüş bir ordu ve devlet ortamında olduğu gibi bir ordu var olmasaydı eğer direniş çok uzun zaman önce ortaya çıkardı. Şu anki koşullarda bu yöne iten birçok unsur mevcuttur. İsrail’in tekrarlanan saldırıları bu arzu ve motiveyi yaratmada önemli bir unsur teşkil ediyor.

İkincisi ordu ve silahlı kuvvetler Suriye topraklarındaki birçok mekânla ilgileniyor. Bu da birçok vatandaşta direnmek ve silahlı kuvvetlere Golan cephesinde destek vermek için harekete geçmek gerektiği duygusu yarattı.

Netanyahu, Hizbullah’a Lübnan’da dengeleri kıracak silahların ulaştırılmasının kontrol edilmemesi halinde İsrail’in Şam’ı vurmakta tereddüt etmeyeceğini söyledi. İsrail’in bu tehditlerini yerine getirmesi durumunda Suriye ne yapacak? Sizden doğrudan bir cevap istiyorum.

Dediğim gibi biz diğer ülkelere her saldırıya saldırıyla karşılık vereceğimizi bildirdik. Fakat şu an hangi askeri yöntemlerin kullanılacağını belirlemek zor. Bu askeri komutanlığın karar vereceği bir konu. Fakat birçok ihtimali göz önünde bulunduruyoruz. Koşullara göre hangi silah ya da yöntem kullanılırsa daha etkili olacağını hesaplıyoruz.

İsrail’in Şam’a yaptığı son saldırının ardından S-300 füzelerinden söz edildi ve bu silahların dengeleri kıracağı söyleniyor. Bu kapsamda Netanyahu Moskova’yı ziyaret etti. Bu füzeler Şam’a ulaşmak üzere hareket etti mi ve bu füzeler şu an Suriye’nin elinde mi?

Rusya’yla Yapılan Her Anlaşma Uygulanacaktır Bir Kısmı da Geçtiğimiz Dönemde Uygulandı

Biz genelde askeri konuları, elimizde bulunanlar ya da aldıklarımızı açıklamayız. Fakat Rusya’yla yapılan sözleşmeler konusu krizle alakalı değil. Yıllardır onlarla çeşitli silahlar konusunda görüşüyoruz. Rusya Suriye’yle imzaladığı sözleşmelere bağlı kalıyor. Söylemek istediğim ne Netanyahu’nun ziyareti ne de krizin kendisi ve koşulları silahların alınmasında etkili olmadı. Rusya’yla üzerinde anlaştığımız her şey uygulanacak. Geçtiğimiz dönemde de bir kısmı uygulandı. Ruslarla sözleşmeleri hayata geçirmeye devam ediyoruz.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu