DÜNYAİranSon Dakika

‘Suriye meselesi, Siyonizm’in kurduğu bir komplodur’

İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bikdeli, sivildusunce ile gerçekleştirdiği röportajda Ortadoğu’da DAEŞ’in büyük bir tehdit olduğunu ifade etti. Suriye’deki iç savaş için ‘Suriye meselesi her şeyden önce halk-devlet, zalim- mazlum meselesi değil, uluslararası Siyonizm ve İslam ümmeti düşmanlarının Müslümanlar aleyhinde kurduğu bir komplodur’’ dedi.

Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesinin bölge ülkeleri ve İran
için etkileri nasıl olur?
Başkanlık sistemine geçiş konusu, Türkiye’de bir iç gelişmedir.
Türkiye’deki ‘Çözüm Süreci’ İran için hangi fırsatlarla sorunları 
beraberinde getirebilir? Sizce bu müzakerelerin sonucu hem Türkiye-İran ilişkileri ve hem de bölge için getirisi ne olacak?
Türkiye’de çözüm süreci, açıklanan hedeflerine ulaşırsa, bu durum İran’a komşu bölgelerdeki kaos dalgasının düşmesine ve Türkiye’nin doğusunda ekonomik kalkınmaya neden olacaktır. Bu açıdan İran-Türkiye ilişkilerinde olumlu etkilerinin olacağını düşünüyorum.
İran’ın Suriye’deki iç savaşta aldığı tavır İran-Irak savaşı 
sırasında Beşşar Esad’ın babasının İran’a lojistik destek vermesinden
ötürü ‘ahde vefa’ mı, yoksa mezhepsel bir yaklaşım mı?

İran İslam Cumhuriyeti’nin Suriye konusunda izlediği ilkeli tutumun esası, Birleşmiş Milletler Antlaşması ve uluslarararası ilişkilerde geçerli normlara dayanmaktadır. Suriye, Birleşmiş Milletler Örgütü üyesi bağımsız bir ülkedir. Dolayısıyla bu ülkenin bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve egemenlik hakkına saygı duyulması gerekir. Bu ülkenin kaderini belirleme hakkı Suriye halkına aittir ve başka ülkeler Suriye ve Suriye hükümeti konusunda bu çerçevede hareket etmelidir. Bununla beraber Suriye yıllardır Siyonist tezgâhların hedefinde oldu. Bu önemli ülkenin güç ve kapasiteleri yıllardır boşaltılmaya çalışıldı. Bugün görüyoruz ki, yaşanan olaylardan ve gelişmelerden kazançlı çıkan tek ülke gasıp İsrail rejimidir. Müslümanlar arasında tefrika yaratmak ve İslam dünyasında mezhepçiliği ön plana çıkarmak,  bizzat Siyonizm ve ona bağlı medya tarafından körüklenen komplolardandır.
Son bir yıl içinde İran’ın Türkiye ile ilgili dış politikasının güçlü 
ve zayıf yanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye geçmiş yıllarda 3 önemli seçime gitmesine rağmen, İran İslam Cumhuriyeti ile olan ilişkilerine ciddiyetle eğildi. İki ülke ilişkilerinde önemli ilklerin altına imza atıldı ve hayata geçirildi. Bunu son bir yılda Türkiye’nin dış politikasında güç noktası olarak görmekteyiz.
ABD’in İran üzerindeki ambargoyu kaldırmasını nasıl 
değerlendiriyorsunuz? ABD’nin İran’a yakınlaşmasında ülkeniz nasıl bir rol üstlenecek?
İran ve 5+1 ülkeleri arasındaki müzakereler, İran’ın nükleer konusu çerçevesinde yapılmaktadır. NPT’ye taraf olan İran, bu antlaşmadan doğan yükümlülüklerine bağlı kalmakta ve kendi haklarını savunmaktadır. İran’a yönelik yaptırımlar zalimceydi. Bu yaptırımların kaldırılması, İran halkının güveninin kazanılmasında ve batının İran’a karşı baskıcı ve zalimce tutumundan vazgeçmesinde bir etken olarak öne çıkabilir.
ABD’nin ambargoyu kaldırması ile birlikte İran’ın dış ticaret 
ilişkileri ne yönde gelişecek?
İran aleyhinde uygulanan yaptırımlar, yabancı ülkelerin İran ile olan ekonomik ilişkilerini sınırlamıştır. Onlar, finansal ve parasal araçlarla İran’ın Türkiye gibi ülkelerle olan ticaret hızını kesmeye çalıştılar. İran’a yönelik zalimce yaptırımların kaldırılması durumunda, son bir kaç yıldır bekleyen projelerin çoğunun takip edilerek hayata geçirilmesi beklenmektedir. Yine İran gibi büyük bir pazardan uzak kalan ülkelerin ve şirketlerin yeniden bu pazara dönmesi beklenmektedir.
Suriye’deki iç savaş nasıl sonuçlanır?
Ortadoğu ve Suriye, İsrail’in güvenliği uğruna feda edilmiştir. Suriye’de henüz devlet birimleri yok olmuş değil. Bölge ülkeleri bu gerçeğin ayrımına varır ve Suriye’de istikrarın sağlanmasına katkı sağlarlarsa, Suriye hayata dönebilir. Aksi takdirde savaşın alanını genişletmesi ve devlet birimlerinin yok olmasıyla, ölen insan sayısı bu ülkede daha da artacak ve ülkeyi belirsiz bir gelecek bekleyecektir.
Suudi Arabistan’ın Yemen’e karşı başlattığı savaş selefinin Şii 
düşmanlığı mı yoksa iç savaşın kendilerine sıçrayacağı endişesi mi?
İran’ı neden bu savaşa müdahil etmek istiyorlar?

Aşırı Selefi akımların Şia karşıtı oldukları şüphe götürmez bir gerçek. Ancak Yemen’e saldırının altında yatan şey mezhepçilik değildir. İran İslam Cumhuriyeti’nin Yemen’e nüfuz etmesi veya Zeydilerin Yemen’de öne çıkması gibi ortaya atılan laflar sadece birer bahane! Gerek İran gerekse Türkiye uzmanları, hatta batılılar bile şunu çok iyi biliyorlar ki bu savaş, bir hegemonya savaşıdır. Zira Yemen stratejik yönden oldukça önemli bir konuma sahip ülke. Suudiler Yemen’i kendi hakimiyeti altına almak için Birinci Dünya Savaşından bu yana sürekli olarak Yemen’e müdahale çabası içerisinde oldu. Yemen’e saldırının altında, kukla yöneticilerin geçmişte izledikleri başarısız politikalarla kesin başarısızlığa uğrayıp yok olması ve bunun sonucunda ülkede meydana gelen siyasi otorite boşluğu ile Yemen’de bağımsız bir hükümetin iş başına gelme ihtimalinden duyulan korku yatmaktadır. Dolayısıyla da Tahran’ın ve Şiilerin Yemen’e nüfuz ettiğine dair uluslararası arenada yürütülen karşıt propagandalara itibar etmemek gerekir.
Sorunuzun ikinci kısmına gelince, Tahran’ın bölgede artmakta olan nüfuzu ve etkisi manevidir. Saddam Hüseyin ve diktatörlük rejimlerinin yok olması ve siyasi kalelerin yıkılmasıyla bölgede İran İslam Cumhuriyeti’nin öğretilerinin ve dine dayalı demokrasinin yayılması için bir zemin oluşmuştur. Bazı hükümetlerin demokrasiyi hiçe sayması ve başka ülkelerin içişlerine müdahale etmek gibi yanlışlara düşmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir konudur. Bugün bizler çatışma ve şiddet söylemleriyle de karşı karşıyayız. İran bölgede terörizm ve Siyonist saldırılarla mücadelenin başında yer almaktadır.
IŞİD’in Ortadoğu’da ortaya çıkması İslamiyete zarar vermek mi? Yoksa İslamiyeti ağaya kaldırmak mı? Çünkü HZ. Muhammed’in ‘Küçük Süfyan Ordusu’ diye bahsettiği Hadisinde işaret ettiği IŞİD olabilir mi?
Bana göre her iki değişken DAİŞ projesinin üretilmesinde etkilidir. İslam Ümmetinin düşmanları DAİŞ’i yaratmak suretiyle bölgede İslami uyanış hareketine engel olmaya ve Müslümanları karalamaya çalışmışlardır. Bu telaşların bir kısmı ise Avrupa’daki gençlerin İslam’a yönelmesini engellemek için sarfedilmiştir. Siyasi aktörler doğu ve batı insanlarını İslamdan nefret ettrime çabasındalar. Dikkat ettiyseniz tüm kavramları kısaltma tabirlerle ifade eden batılılar DAİŞ söz konusu olduğunda kısaltma kullanmayıp “İslamic State” tabirini kullanıyorlar. Neden? Çünkü İslam ve şiddeti yan yana göstermek istiyorlar.

İran’ın IŞİD’e bakışı ne yöndedir?

İran İslam Cumhuriyeti daha başından beri DAİŞ’in karşısında yer almıştır. Çünkü DAİŞ İslami beldelere dışarıdan terörizm ihraç ediyordu. Bu örgütün ortaya çıkması, sonuç itibariyle bölge açısından kaos ve bir çok Müslümanın öldürülmesi demekti. Bize göre DAİŞ, onun bir düşünce akımı veya bir İslami grup olduğuna yönelik yaklaşımları bir kenara bırakırsak, her şeyden önce bir güvenlik projesidir. Bizim Suriye’de sonuna kadar bu tekfiri grubun karşısında durmamızın nedeni de budur. Suriye meselesi her şeyden önce halk-devlet, zalim- mazlum meselesi değil, uluslar arası Siyonizm ve İslam ümmeti düşmanlarının Müslümanlar aleyhinde kurduğu bir komplodur. Suriye meselesini sadece bir iç anlaşmazlıktan ibaret görmek, redüksiyonist bir yaklaşımdır. İslam ve batı medeniyetleri arasında çatışma öngören batılı teorisyenler, bu çatışmanın yönünü Müslümanlara çevirmeye ve bir şekilde müslümanları etniksel ve mezhebi ihtilaflar nedeniyle birbirine düşürmeye çalışmışlardır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu