DÜNYAİNSAN HAKLARIMEDYA ANALİZSon Dakika

AB, Filistin’in devlet olarak tanınması gündemiyle İsrail’e hizmet ediyor

AB, Filistin’in devlet olarak tanınması gündemiyle İsrail’e hizmet ediyor. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AP Genel Kurulunda Orta Doğudaki son gelişmelerden sonra Filistin’in devlet olarak tanınmasına ilişkin tartışmanın tam zamanında yapıldığını söyledi.

Bölgede “tek siyasi aktör”ün AB olabileceğini belirten Mogherini, AB’nin Irkçı İsrail’e en çok yardımı yaptığını belirtti. Avrupa Parlamentosu Dışilişkiler Komitesi üyesi Richard Howitt ise eskiden Filistin meselesine ilişkin konuşulan yol haritasının unutulduğunu vurgulayarak Avrupa Parlamentosunun Filistin’i devlet olarak tanıması fikrini desteklediğini belirterek, devlet olma durumunun kazanılan bir hak olduğunu vurguladı.

AP Muhafazakar ve Reformcular Grubu’nun İngiliz Üyesi Charles Tannock, grup olarak bölgede şartlar uygun olduğunda barış için iki devletli çözümden yana olduklarını ifade etti.

AP’nin sosyalist gurup üyesi İsveçli Marita Ulvskog ise Filistin’i devlet olarak tanımaktan gurur duyduklarını söyledi. Ulvskog, Filistin’in devlet olarak tanınmasının İsrail ve Filistin’in barış içinde yaşamasına katkı sağlayacağını ve bu adımın atılmasının AB üyesi ülkelere bağlı olduğunu vurguladı. İsveçli parlamenter Ulvskog, Filistin’in tanınması halinde bu kararın İsrail ve Filistin’e gönderilmiş bir mesaj niteliği taşıyacağını vurguladı.

Filistin’in devlet olarak tanınması yönündeki tasarı gündeme alındığı takdirde AP Genel Kurulu Aralık ayı oturumlarında oylama yapılacak. Avrupa Parlamentosunun Filistin’i tanımasını öngören karar tasarısını kabulü halinde, tavsiye niteliğinde olacak. Karar AB’ye üye ülkelerin hükümetlerinin de konuyu kendi gündemlerine taşıması açısından önem taşıyacak.

AB üyesi İngiltere ve İspanya parlamentosundan sonra Fransa parlamentosu da bağımsız Filistin devletinin tanınması konusunu tartışmaya açıyor. Hali hazırda sadece İsveç bağımsız Filistin devletini resmen tanıdı. Soğuk savaş döneminden beri AB ülkeleri açısından sadece işgalci ve terörist İsrail rejiminin var olma hakkı söz konusuydu.

Filistin halkının varlığı inkar ediliyor, Filistin İslam ve milli direniş örgütleri, özellikle Hamas terör örgütü olarak lanse ediliyordu. Avrupa ekonomik topluluğu veya AB, Siyonist İsrail rejimi 1967 yılında Batı Şeria ve Arap topraklarıyla Doğu Kudüs ve Suriye’nin Golan tepelerini 1967 yılında işgal ettiğinde, bu uluslar arası hukuk ihlaline ses çıkarmadılar.

Avrupa ülkelerinde ve özellikle Fransa’da Siyonist Yahudi lobileri etkin oldukları için Fransa hükümetleri terörist İsrail rejimini destekliyor ve mazlum Filistin halkına düşmanca ve inkarcı bir politika izliyorlardı. Almanya başta olmak üzere Avrupalı ülkelerin yöneticileri 2. dünya savaşında Yahudi katliamı propagandası dalgasına kapılarak, kendilerinin Siyonist Yahudilere diyet borcu bulunduğuna inanıp, katil İsrail rejiminin Filistin topraklarını işgal etme ve katliamlarla sürgünler dayatmayı Siyonist çeteler rejimi için bir temel hak olarak nitelendiriyorlardı.

Avrupalı yöneticiler, bir gün gelir Filistinliler teslim olur ve Ortadoğu dengeleri Siyonist rejim lehine oluşur ve kanlı kriz son bulur özlemi içindeydiler. Fakat Filistin halkının anti Siyonist direnişi ve kurtuluş savaşı, Siyonist çeteleri rejiminin vahşet dengesi oluşturmak için Filistinli kadın ve çocuklarla masum insanları katliamdan geçirmesi, son Gazze saldırılarındaki sivil katliamı ve kitle imha silahları kullanması, artık AB milletlerinin de uyanmasına ve Filistin halkına sahip çıkmaya başlamasına sebep oldu.

Artık medya gruplarının artması, sosyal paylaşım sitelerinin faal bir habercilik yapmaları, Siyonist İsrail rejiminin cinayetleri ve yıkımla katliamları sansürlenemez oldu. Fransa’nın katil İsrail rejimiyle askeri ve istihbarat işbirliği devam ettiği gibi, silah satışları da durdurulamayacak. Fransa’daki Siyonist lobilerin güçlü olmasına rağmen Paris yönetimi Filistin halkının hakimiyet hakkını resmen tanırsa, BMGK’de Veto sahibi bir ülkede olduğu için, Siyonist rejime karşı ağır bir darbe vurmuş olacak. Çünkü soykırımcı İsrail rejimi bir taraftan Filistin topraklarını insansızlaştırıp, Siyonist Yahudileri yerleştirmeye çalışırken müttefiki Batılı ülkelerin desteğini bir ölçüde kaybetmesi Siyonistlerin yayılmacı ve Filistinlilerin sürgün edilmesi ve Filistin topraklarının gayri meşru ve insanlık dışı bir şekilde Yahudileştirme sürecine de ağır darbe indirmiş olacak. Buna ilaveten Avrupalıların da tehdit, şantaj ve rüşvetle susturulmaları mümkün olmayacak ve Filistin halkın insani ve uluslar arası hukuku kaçınılmaz olarak ihya edilmiş olacak.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu