HABERLERKÜLTÜR & SANATMEDYA ANALİZSuriye

Suriye, Katillerin Karşısında Kararlı

Birleşmiş Milletler eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın isim vermeden bir ülkeyi, Suriye’de ki silahlıları silahlandırma ve Suriyelileri aldatmaya devam etmekle suçlaması, hedefte krizin daha da uzatılması olduğunu gösteriyor. Bu kriz –Amerika, İsrail ve tekfircilerin planlarıyla ülkeyi patlamaların, ölümlerin, intihar bombacılarının mekanı hale getirmeleriyle- şimdiye kadarki sonuçlarına her gün onlarca kurban eklemeye ve Suriyelileri her gün daha da çaresiz ve umutsuz bir şekilde güvenli bir ülke ihtiyacı içine itmeye devam ediyor. Ticaret bölgelerinden okullara, devlet kurumlarından son olarak da üniversiteye kadar bombalanmayan ve hedef alınmayan yer kalmadı. Son olarak ülkenin içine düştüğü hale ve onları İslam öncesi cahiliye devrine geri döndürmeye çalışanlara karşı üniversite öğrencileri teslim olmuyor.

Suriye’nin hedef alınması, güçlü sivil toplum ve ilim merkezlerinin tahrip edilmesinin amacının Suriye’yi bilinmeyen ufuklara taşımak olduğu net olarak görülüyor. Krizi devamlı kılarak ve güvenlikten ve istikrardan yoksun bırakarak Suriye’nin gücünü ortadan kaldırmak istiyorlar. Amaç Suriye’nin çıkarlarına, halkların maslahatına ve işgal altındaki topraklarda -bir halkın varlığına ve tarihine saldırı planları ile yönelen- İsrail’e karşı mücadele eden Mukavemet’in çıkarlarına olan Suriye’nin rolünü devre dışı bırakmak.

Uluslararası temsilci, Suriye’yi bu şekilde bilinmez bir sürece sürüklemek için krizi uzatmaya çalışanlardan açık bir şekilde bahseden ilk temsilci değil. Suriye’yi yıpratmaya ortak olanların sözlerini çok duyduk. Yabancı militanların Suriye’yi her gün daha fazla yıkıntı kalıntı arasına bıraktığı, Suriyelilerin ülkelerini bu yıkımdan çıkaramadığı çözümsüzlük içine itenlerin sözlerini de çok duyduk.

Suriye’yi yıkmaya çalışan militanlardan bahsedersek bunların arasında çok az sayıda Suriyelinin olduğunu ve ülkenin malını, parasını ve yönetimini almaya çalışanların diğer Arap ülkelerinden olmak üzere daha çok Türkiye ve Lübnan sınırından geçen militanlar olduğunu herkes biliyor.

Bu açıdan Suriye’de olan bitene baktığımızda hedeflerinin dedikleri gibi demokratik bir ülke kurmak değil de açık bir şekilde ülkeyi sürekli bir yıkım ve terör içinde olan bir ‘mekan’ haline getirmek istiyorlar.

Bu ‘mekan’ın,  Arap devletlerinin bazılarında olduğu gibi –Arabistan ve Katar- ABD için geçiş yeri, itaatkar ve teslim olmuş bir bölge olmasını istiyorlar. Herşeye evet diyen hayır diyemeyen bir ülke. Sakinlerinin Arap birliğinden ve özgür Arap devletlerinden bahsetmediği bir ülke olsun istiyorlar.

Bu yıkımlara ve halkın öldürülmesine rağmen istedikleri gibi bir ‘üs’  kuramayacaklar. Bu adımlarının ve planlarının başarısız olduğunu görüyoruz. Milli iradeyi elinde bulunduranlar, Suriye’nin egemenliğini koruyanlar ve içişlerine karışılmasına karşı çıkanlar olduğu sürece de bu adımlar başarısız olmaya devam edecektir.

Cumhurbaşkanı Beşşar Esad-ülkesine ve kendisine olan kişisel saldırılar karşısında zayıflamayan- liderliğindeki Suriye Arap ordusunun Suriye güvenliğinin emniyet vanası olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar boş sözler değil. Gerçekte sahada olan şeylerdir. Suriye’ye saldırılar başladığından beri ”Cumhurbaşkanının bırakıp kaçacağı gün yakındır” diyenleri sürekli aynı sözlerle duyduk. Bu adamın halen kararlı bir şekilde yerinde durduğunu görürken yukarıdaki sözleri sarfedenlerin bu sözlerden geri dönmeye başladıklarını da görüyoruz.

Sonuçta Esad’ın bırakacağını söyleyenler duruşlarını ve görüşlerini değiştirip bu konuda gerçekten bir geri dönüş yaşadılar. Özellikle burda Lübnan’da 14 Mart hareketinden bazıları Suriye krizine dalmak için bir çaba içine girseler de sonuç elde edemediler. Çünkü Lübnan’da; bu girişimin sonucunda doğabilecek felaketlerden ve hedeflenenden başka yöne sapabilecek durumlardan dolayı bu girişimi englleyebilen güce sahip kimseler var.

Suriye sınırını gözlemleyenler silah kaçırma hadiselerinin olmadığını söyleyemez ama Lübnan askerinin kaçırmalar karşısındaki duruşundan ve engellemelerinden dolayı bir korku hakim. Özellikle Suriye Arap ordusunun Lübnan ile sınırını Akkar ve Vadi Halid bölgelerinde dikkatli bir şekilde gözlemlemesi ve koruması birçok silahlının geçişini engelledi.

Talakkah’da ve diğer birçok köyde yaşananlar ve silahlıların büyük bir kısmının öldürülmesi bu bölgelerde güçlerinin yok olduğunun sağlam bir kanıtıdır.

Son olarak da Lübnanlıların çoğunun eskiye oranla daha da ikna oldukları durumlardan bahsedelim:Suriye’de ordu, yönetim ve halk karşısında bu korkuyu yaşatan teröristler yeni bir ülke inşa edemez. Bu tekfircilerden ve liderlerinden ölüm ve yıkım dışında bir şey elde edilemez. Sadece Suriye için değil bütün bölge için vadettikleri budur. Ve bunların hepsi Amerika ve müttefiki İsrail’in güzel hatırları içindir.

 

Muhammed Garib

 

medyasafak

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu