Küçük ManşetlerSİZDEN GELENLER

EY DECCAL-I SÜFYAN!.. YIKILMAK KADERİN DE VAR…

EY DECCAL-I SÜFYAN!.. YIKILMAK KADERİN DE VAR…
Tarihin hangi dönemine bakarsak bakalım, zalimler muvakkat-geçici bir süre saltanatlarını sürdürmüş, kurulu zulüm sisteminde mazlum halklar sürüm sürüm süründürülmüş, eza ve cefayla hayattan bıktırılmış ve daha sonra bu zulüm sistemleri halkların farkındalık ve bilinçlenmesiyle doğru orantılı olarak herhangi bir sebeple-vesileyle yıkılıp yokolmuşlardır.
İlahi ferman olan Kuran-ı Kerim’de, baktığımızda bu durumu bir çok kıssa da net olarak ifade etmiştir. Ad, Semud, ve Hz.Nuh, Hz.Lut Kavimleri…Firavun, Nemrut, Mekkeli Müşriklerin sonları hep bir vesileyle yıkılış, yokoluş olmuştur.
Peygamberlerin geliş amacıda bir noktada insanlığı saadete huzura kavuşturmak-yönlendirmek, insani değer ve kemalleri kazandırmak ve bunun sürekliliğini sağlamak içinde sosyal ve toplumsal -devletsel bir düzen oluşturmaktır. Bu hedefe ulaşmak için ilk adımda insanlık düşmanları zalimlerin saltanatlarını red etmek ve imkanlar oluşturarak saltanatlarını yıkmak ki…zalimler bu kurulu sistemleriyle-rejimleriyle insanlığın kanını emip sömüren, insanlara her türlü vahşi uygulamayı kendinde bir hakk olarak gören, mazlumları kul- köle kendisini de onların Rabbi-sahibi, tüm emirlerine itaat edilmesi gereken İlahı olarak lanse eden, insani değerlerin yok edildiği yerine acımasız, vicdansız, gaddar kişiliklerin yerleştirildiği toplumun ifsat edildiği bir sosyal ve devletsel çarpıklığa-sapkınlığa ulaşmışlardır. Şanı yüce Peygamberler geldikleri toplumlarda ilk olarak yaptıkları hakkı, adaleti, doğruyu, güzeli, iyiyi, ahlaki erdem ve fazileti ikame-yerleştirme-kazandırmanın önündeki büyük engeli yani hakim olan batıl ve zalim sistemi red etmek ve yıkmaya çalışmak ve bu çerçevede halkın bilinçlenmesini sağlamak olmuştur ki…yüce insani değerler topluma kazandırılabilsin işte bu nebevi metoddur…bu metod kulanılmadığı taktirde yani hakim olan zalim sistem varoldukça yapılan çalışmalar basit-etkisiz havanda su dövmek, boşa kürek sallamaktan farksız ve anlamsız bir gayretten öteye geçmeyecek büyük çoğunlukla sonuçsuz bir uğraş olacaktır.
Hz.Nuh (as), Hz. İbrahim (as), Hz.Lut (as), Hz.Musa (as), Hz.Davut (as), Hz.Süleyman (as), Hz.Cercis (as), Hz.Zekeriya oğlu Hz. Yahya (as), Hz. Muhammed Mustafa (saa) gibi hayatları-kıssaları net olarak verilen peygamberlerin nebevi metodu yukarıda izah ettiğimiz tarzda idi. ilahi kader gereği olsa gerek gönderilmiş oldukları toplumlara hakim olan zalim zihniyet ve saltanatlar peygamberlerin ilahi mesajına ilk andan itibaren tepki vermiş düşman kesilmiş, tedirgin olmuş, sonlarının geldiğini de içten içe hissetmiş, yıkılmamak için de peygamberlere ve iman edenlere yapmadıkları iftira, etmedikleri tehdit, zulüm, işkence kalmamıştır. Yüce Peygamberler ilk olarak halkı zalimlere karşı bilinçlendirmiş onların zulümlerine boyun eğilmemesini ve insanlığın kurtuluşunun bu zalimlerin yokoluşuna-yıkılışına bağlı olduğunu belirtmiş, ilahi yardıma yüce Allah’a güven duyulup dayanılmasını böylece kalbi mutmain ve sekinet sahibi olarak aklı selim ve basiretle, hilelere kanmamayı, düşmanın zayıf olduğu gerçeğini içselleştirmelerini öğüt vermişlerdir.
Hz.Nuh tufanı, Ad, Semud kavminin zalim inatçılarının felaketlerle yokoluşları, Hz. Lut kavminin gökten yağan ateşlerle yokoluşları, Nemrud’un zayıf bir sinek tarafından öldürülüşü, Firavun’un ve askerlerinin denizde boğuluşu, Dev gücünde Calut’un genç Hz.Davud’un attığı taşla yıkılışı cehenneme yuvarlanışı, Ebu cehillerin, Ebu Leheplerin ve zalim sistemlerinin tüm putlarıyla birlikte alaşağı edilip yıkılışları-yokoluşları bizlere ibretamiz tablolar olarak hep bu gerçeği anlatmaktadır.
“(Evet bunların durumu), Firavun ailesi ve onlardan öncekilerin durumuna benzer. Onlar Rablerinin âyetlerini yalanlamışlardı; biz de onları günahlarından ötürü helâk etmiştik ve Firavun ailesini (denizde) boğmuştuk. Hepsi de zalimler idiler.”(Enfal: 54)
“Onların ardından sizi o yurda mutlaka yerleştireceğiz. İşte bu (mutlu sonuç) makamımdan çekinen ve takvalı olanlaradır.” (İbrahim: 14)
” Ancak iman edip, güzel ve makbul işler yapanlar, Allah’ı çok zikredip ananlar ve zulme mâruz kaldıktan sonra haklarını savunanlar müstesna. Zalimler de nasıl bir inkılab ile yıkılacaklarını, yakında öğrenirler.” (Şuara. 227)
Bütün Peygamberler ümmetlerini Deccal’den sakındırmış ve bu tehlikeli zalimden ve sisteminden- devletinden bahsedip uyarmışlardır. Bilhassa Peygamber Efendimiz Deccalı tüm sıfat ve özellikleriyle tanıtmış nasıl bir hipnozcu, nasıl bir münafık hilekar düzenbaz, nasıl bir cani-zalim-gaddar, nasıl bir fitneci-tefrikacı-bölücü-iftiracı, nasıl bir israfcı-müsrif-paracı-dünyacı-sömürücü vanpir, nasıl bir katliamcı-cinayetkar-insanlık düşmanı-vahşi canavar, nasıl bir ahlaksız-edebsiz-hayasız-utanmaz-arlanmaz olduğu hem bir fert hem bir zihniyet hem bir sistem-devlet boyutuyla insanlığın üzerine yaşamını-ufkunu karartan zifiri bir gece gibi çökeceğini bir çok hadisi şeriflerde izah etmiştir…
Bu hakikatleri de göz önünde bulundurarak günümüzü irdelersek hadisi şeriflerde belirtilen tüm sıfat ve özelliklerin net bir şekilde inkarı mümkün olmayan bir gerçeklikle tüm dünyaya gece gibi çöken deccali zihniyet ve sistemi rahatlıkla görürüz. Yeni dünya düzeni adıyla Amerika ve İsrail merkezli dizayn projeleri ve projelerin ortaklarının-müttefiklerinin bu hedeflerine ulaşmak için dünya halklarına bilhassa İslam halklarına yapmadıkları zulüm ve işlemedikleri cinayetlerin kalmadığını hepimiz müşahade etmekteyiz. Bu projeleri uygulamak içinde yapmadıkları hile-düzenbazlık-hipnoz-aldatma kalmadı. Mazlum ve müslüman halkları birbirine düşürmek birbirine kırdırmak içinde yapmadıkları fitne-fesat-tefrika-ayrımcılıkta kalmadı. Bu noktada bu projeleri uygulama kolaylığı sağlasın diye İslami ve insani roller ve maskeler kullanmak Amerika ve müttefiklerinin vazgeçilmez huyu haline geldi. İslami kılıflı şebekeler ve cinayet örgütlerini oluşturup islam ülkelerini viraneye çevirmek gayet olağan bir hal aldı. Hipnozlanmış halklara da seyirci olmak kaldı…
Ancak İlahi Kaderin cilvelerinden habersiz deccal-i süfyan ve avaneleri şunu iyi bilmelidirler ki “İnsanlardan hainliklerini gizlemeye çalışırlar da Allah’tan gizlemeyi düşünmezler. Halbuki, O’nun razı olmayacağı tezviratı-hilekarlığı-tuzağı tertip ederlerken, o yanıbaşlarında. Allah onların ne yaptıklarını çok iyi bilir.” (Nisa: 108)
“Onlar bir tuzak kurdular. Farkında değillerken Allah da bir tuzak kurdu.” (Neml: 50)
” İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar. ” (Enam: 123)
Ey Deccal-ı Süfyan sen hangi yöntemini denersen dene, hangi tuzağını kurarsan kur bu yaptıkların senin yıkılmanı hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz. Çünkü yıkılmak senin kaderinde var…

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. Yazıyı yazan kardeşimizin ellerine sağlık.Bediüzzaman hazretlerinin zamanında neden Türkiye de Allah (C.C) tarafından görevlendirildiğinin hikmetini anlama ve Süfyani Deccal in nerede zuhur edeceğine Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Şualar kitabında beşinci şuada geçen üçüncü hadise başlıklı kısmı okunup düşünülürse akılları ve kalpleri aydınlattığını görebiliriz.Hazretleri ” Bir rivayette İslam Deccali (Süfyani Deccal ) Horasan tarafında zuhur edecek denmiş.” Bunun bir tevili şudur ki: Şarkın en cesur ve kuvvetli ve kesretli kavmi ve İslamiyetin en kahraman ordusu olan Türk Milleti, o rivayet zamanında Horasan tarafında bulunup daha Anadolu’ yu vatan yapmadığından, o zaman ki meskenini zikretmekle Süfyani deccal onların içinde zuhur edeceğine işaret eder. Gariptir hem çok garibtir: Yediyüz sene müddetinde İslamiyetin ve Kuran ın elinde şeref şiar barika asa bir elmas kılıç olan Türk Milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslamiyetin bir kısım şeairine karşı istimal etmeğe çalışır. Fakat muvaffak olmaz, “Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarıyor” diye rivayetlerden anlaşılıyor.” Üstadın bu sözlerinden anlaşılacağı üzere meşhur müslüman görünümlü deccalin Türkiye de zuhur edeceğidir. Bediüzzaman Hazretlerinin Türkiye de bu zındığın yapmak istediklerine karşı müslüman kardeşlerimizi ayık tutmak ve İnşallah kendinden sonra geleceklere zemin hazırlamak için gelmiştir. Durumu Hz. İsa (a.s.)’ ın durumuna benzemektedir. Hz. İsa Resulullah(S.A.V.)’ in müjdecisi, Üstad ise Mehdi (a.s)’ ın müjdecisidir. Şüphesiz Allah (C.C) en doğruyu bilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu