Küçük ManşetlerYAZI-YORUM

Hama Ah!

Yazı yorum köşesinde mustafa siel’in 01.05.2012 haksöz haberde yayınlanan hama ah başlıklı yazısı yorumlarınıza sunulmuştur . Yazı hakkında duygu ve düşüncelerinizi yorum olarak yazabilirsiniz

Şubat 1982’de Hafız Esed Hama’yı yakıp yıktığında, Hama kıyamını ve kıyımını duymadım bile. Sıradan bir vatandaş, muhafazakar bir lise 1. sınıf öğrencisiydim ve yeni yeni namaz kılmaya başlamıştım.

Tevhidi bilinçle tanışmam yaklaşık 1 sene sonra 1983 kışında gerçekleşti ve bilahare Suriye Müslüman Kardeşler Teşkilatının başlattığı Hama kıyamını ve Hafız Esed’in cevabi kıyımını öğrendim.

O tarihlerde öğrendiğim bir şey de, İran’da 1979 yılında bir İslam devriminin gerçekleştirilmiş olduğu, lakin kurulan İran İslam Cumhuriyetinin, İslam adına başkaldıran Hama halkının kıyamına ve kıyımına karşı tavır aldığı en azından sessiz kaldığıydı.

Zaman geçtikçe daha ayrıntılı bilgilere sahip oldum Hama konusunda. Hamalıların aslında kıyam niyetleri yokken, rejim tarafından buna zorlandıkları, çok dehşetli bir kıyımın yapıldığı, 50 bine yakın Müslümanın şehit edildiği, kadınlara tecavüz edildiği, hamile kalıp çocukları doğuruncaya kadar hapishanede tutulduklarına dair iddialar okudum

Hatta bunlardan bir kısmının tecavüz neticesi doğurdukları çocuklarıyla İstanbul’da sığınmacı olarak yaşadıklarına dair, bizzat bu kadınlarla görüştüklerini söyleyen kimselerin yazılarını da okudum. Hülasa, Hama’da yapılan zulüm, 1990’larda Sırpların Bosnalı Müslümanlara yaptıklarını aratmıyordu, hatta fazlası bile vardı.

Olayları öğrendikçe daha fazla oturdu yüreğime Hama’nın acısı, Hafız Esed ve Baas diktatörlüğüne duyduğum hınç ve öfke silinmeyecek bir şekilde kazındı tüm benliğime. Bir de bu zulme (en azından) sessiz kalan İran ve Humeyni’ye karşı burukluk oluştu. Nusayri Esed ve laik-Baas diktası bu zulmü yapabilirdi, onlar için normaldi bu zulmü yapmaları. Lakin Humeyni nasıl ses çıkarmazdı bu zulme, İran yönetimi bu rejimle nasıl yakın dost olabilirdi.

Tabi ki bu tutuma bir takım mazeretler buluyordum kendimce. İran Irak ile savaş halindeydi ve Lübnan’a açılan tek kapıydı Suriye. Suriye yönetiminin Şia’ın çok bozuk bir kolu (gulat-ı şia) olan Nusayrilerin elinde olmasının bu tutumda etkili olabileceği iddiasını peşinen reddediyor, bunu mümkün görmüyordum, o zamanlar.

Hama Ah! Sanırım Hama kıyamı ve kıyımı ile ilgili bir kitabın ismiydi. Lakin benim içimde hep bir ukdenin parolası olarak kaldı. Aynı safta olduğum Suriyeli kardeşlerime karşı yapılan bu kıyım ve zulmü, hiç unutmadım, çok sık dillendirmesem de. Hama Ah! diye hafızama kazınmış bu kıyımı, sanki bana yapılmış gibi hissettim hep.

İranla Maceram

Şubat 1979’da İran’da İslam İnkılabı olduğunda ilkokul 5. sınıftaydım. Televizyonda inkılapla ilgili görüntülerin bir kısmını bu gün hayal meyal hatırlıyorum. Tabi o zamanlar her devletçi Sünni Türk vatandaşı gibi yaklaşıyordum, milliyetçi, devletçi, askerci.

Bu nedenle çok fazla ilgimi çekmedi bu İnkılap, ta ki 1983 yılında tevhidi İslam’ı tanımama değin. Seyyid Kutub’un “Yoldaki İşaretler” isimli kitabı idi, beni tevhidi İslam’a yönlendiren temel eser. Lakin, Şia mezhebinden olmalarına rağmen, İran devrimine de sıcak bakıyor, mensubu bulunduğum tevhidi ekolle, İranda iktidarı ele geçiren Şia anlayışı arasındaki farkları tam olarak bilmiyor ve algılayamıyordum o zamanlar.

Sadece ben değil, hemen her kes aynı durumda idi o günlerde. Düşünün, katı bir ehl-i sünnet anlayışına sahip olan Hüsnü Aktaş bile, çekinceleriyle birlikte, sıcak bakıyordu devrime o günlerde.

Tevhidi İslami bilince eriştikten sonra, hep İran İslam Devriminin yanında oldum. Özellikle Humeyni çok kıymetli idi, benim için bir modeldi tevazu ve yaşantısıyla. Zaman içinde, İran’da hakim Şia mezhebinin teorik ve pratik genel anlayışı ile mensubu bulunduğum tevhidi İslami ekolün genel anlayışı arasındaki teorik ve pratik aşılmaz engelleri iyice fark etmeme rağmen, değişmedi bu benimseyişim ve desteğim.

Aslında mensubu olduğum tevhidi ekolün İran’da iktidar olan Şia mezhebiyle uzlaşılamaz itikadi farkları olduğunun bilincinde olmama rağmen, İslam’ın siyasi maslahatları gereği hep savundum İran’ı ve “İrancı” damgasını üzerimde taşıdım yıllarca, hiç gocunmadan.

Bu Ne Yaman Çelişki

Askerliğim esnasında, Aralık 1992’de yedek subay olarak atandığım taburda, tabur komutanının hakkımdaki sarı zarf içindeki istihbarat raporunu yüzüme karşı okumasıyla öğrendim, sakıncalı personel olduğumu. Hatırlayabildiğim kadarıyla, raporun özeti, “İslam Devrimcisi fikrinde ve İran Yanlısı” olduğum şeklinde idi.

Alevi kökenli ve sıkı Atatürkçü tabur komutanı beni bir yüzbaşının bataryasına verdi, adam olmam için. O yüzbaşı da elinden geleni yaptı Atatürkçü ve adam olmam için. Ne garip, düne kadar İran’a ateş püsküren ve beni İran yanlısı, kökü dışarıda olmakla itham eden bu Atatürkçü, solcu ve alevi taifesi, bu gün İran ve Suriye’nin yanında saf tutmuş durumdalar.

2011 Suriye intifadası başlamadan bir süre önce, Mana yayınlarından çıkan Salyangoz isimli belgesel romanı okumuş ve bir kez daha demiştim, Hama Ah! diye. Tunus, Mısır ve bilahare diğer Müslüman beldelerde ortaya çıkan, hiç ummadığım ve ilk günlerde batının bir komplosu olarak algıladığım intifadalardan sonra, Suriye’de bir intifadayı hiç ummuyor ve arzulamıyordum. Çünkü, böyle zalim bir rejime karşı, Hama gibi bir deneyim yaşamış bir halkın kıyamına pek ihtimal vermediğim gibi, kıyam olması halinde ortaya çıkacak korkunç tabloyu tahayyül bile etmek istemiyordum.

Korktuğum oldu ve Mart 2011’de kıyam başladı. Kıyamın gerçekleşmesine şaşırdığım kadar, Baas rejiminin kıyımlarına şaşırmadım. Zaten bekliyordum, sabıkası bence malum bir rejimden başka ne bekleyebilirdim ki?

Ah İran!

Lakin, asıl darbeyi İran ile İran’ın başta Lübnan olmak üzere Türkiye’dekiler dahil Şia mezhep uzantılarından yedim. Zaten her Hama ah! hatırlayışımda, bir ukde olarak duruyordu, 1982 Hama kıyam ve kıyımı esnasındaki  Humeyni ve İran’ın (en azından ilgisiz) tavrı.

Fakat bu sefer İran sadece ilgisiz değildi. Aynı zamanda zalim Hafız Esed’in oğlu Beşşar ve Baas rejimi ile beraber tam siper Müslüman Suriye halkının ve kıyamın karşısında, kıyımın yanında saf tutmuş idi. Sadece İran devleti değil, Lübnan’daki ve Türkiye’deki uzantıları da tam siper saldırıya başlamışlardı, kıyam eden Müslüman Suriye halkı ile, dünya ve Türkiye’de bu kıyamı destekleyen tevhidi Müslümanlara karşı.

Hama ah! ukdesi bir kez daha, çok daha şiddetli bir şekilde depreşti bu konjonktürde. Şimdiye değin İslam devriminin ve Humeyni’nin yüksek kişiliğinin hatırına, ilk Hama katliamındaki (en azından ilgisiz) tavrını sineye çekmiştim.

Lakin artık mızrak çuvala sığmıyordu. Eski hesaplar yeniden açıldı belleğimde. İran’ın sadece şu andaki tutumu değil, tevhidi bilince eriştiğim 1983 yılından beri olan tüm maceramı yatırdım ameliyat masasına.

Hama ah! Ah İran! Yapmayacaktın bunu, vurmayacaktın bu darbeyi. Bu yanlış ister mezhepçilik adına yapılmış olsun, isterse devrimin yüksek çıkarları adına, fark etmiyor artık. Her yönden, kesinlikle kaybedeceksin, bu zalimden yana tutumunla.

Bu tutumunla kimi ve neyi kazanmayı umduğunu tam olarak anlayamıyorum. Zannım, Suriye ve Türkiye’deki Aleviler üzerine, onları Şiileştirmek yönünde bir hesap üzere oynadığın yönünde.

Onları kazanabilecek misin bilmem, lakin beni ve muhtemelen dünyanın pek çok yerindeki gerçek ve samimi destekçilerini kaybettiğin kesin. Bir daha kazanman da zor görünüyor.

Al Esed’ini, Nusayrilerini, Alevilerini, hayrını gör. Yakıştırabiliyorsun kendine böyle bir adamla ve böyle bir rejimle dost ve kader arkadaşı olmayı; gulat-ı Şia’yı tevhidi Müslümanlara tercih edebiliyorsan, zaten diyebilecek pek fazla bir şey de yok.

İlgili Makaleler

8 Yorum

  1. sayın yazarın yazısını okudum ben suriye ve gerçeklerini bilen birisi olarak rahatlıkla diyebilirim ki olayların hiç birisi yazarın anlattıkları gibi değildir.
    82 de cereyan eden hama olaylarında yine günümüzde olduğu gibi kendisine muhalif denen gruplar said havva liderliğinde hafız esada karşı bir direniş başlattıklarını söyleyerek hafızın askeri okuluna saldırdılar ve hafız bir kurşun bile atmadan yüzlerce askerini vahşice öldürdüler .akabinde hiç isyandan haberi bile olmayan hama ya sığınarak direniş başlatmış oldular tabi işler zorlaşınca direnişi başlatan ekipler kaçarak saddama sığındılar .halbu ki baas rejimine isyan etmişlerdi yine gidip baas a sığındılar ve saddama islam kahramanı demelere kadar vardı olay ,suriye baası kötüydü ama ırak baası temizdi onlara göre.

    şu anki yapılanma da o zaman ki yapılanmadan pek farklı değil, ki onların devamı durumunda olup zaten abd ve israil ile olan bağlarını da bilmeyen yok .iranı bir kenara bırakırsak bile temiz ve müslüman türk halkı da bu terör odaklarına destek vememiştir.
    suriye içinde halkın bunlara bakış açısı da son derece nefret ve kin iledir toplamda 22-23 milyon nufusa sahip suriye de bunları destekleyen 5-10 bin kişi bile bulunamaz ki dış destekle ve yabancı askerler ile beraber hareket etmeleri ve onların suriye de yakalanmış olmaları bunun en büyük kanıtı olmakla beraber suriye halkının esada destek gösterilerine milyonlar halinde katılmasının yanı sıra bunların sivil hiç bir gösteri tertipleyememesi bunun en büyük kanıtıdır.suriyeye gidin olamdı sınırımıza hataya kilise gidin bu durumu açıkca göreceksiniz.
    ülke olarak bu terör şebekelerine verdiğimiz destek ve suriye halkı yandaşlığımız da yönlendirmeli bir anlamsızlıktan öte değildir .anlamadığım şey dünyada 82 hama olaylarından sonra abd ve israilin öldürdüğü 10-15 milyon mazlum hakkında ne bir yazı yazdınız ne bir açıklama yaptınız hatta ıraka atılan her bombayı taşıyan uçak bizim toprağımızdan havalandı o zaman neredeydiniz şu anda bahreyn , yemen ve suud da öldürülen insanlar sizin için hiç bir şey ifade etmiyor mu .suud yönetimi veya zamanında tağut diye itham ettiğiniz yönetimler islam olduda bizim mi haberimiz yok siz mi onlara benzediniz ki hedef birlikteliğiniz var.
    son olarak sayın yazar el-cezire(abd destekli katar tv)el-arabiya (suud),bbc,cnn kaynaklı haberlere dayanıyorsun demekki bunlara fasık olarak bile bakmıyorsun ki haberlerini araştırmıyorsun ya da hucurat 6. ayetten haberin yok

  2. AH MUSTAFA AH : MUSTAFa SİEL in yazısındaki çelişkileri yazmak istedim ama gördüm ki yapacağım çelişki yazısı yazarın yazısından daha uzun olacak :)Mustafa bey daha 12 yaşlarında tevhidi imanla tanışmış ve İMAM HUMEYNİ gibi büyük bir islam alimine hayran olan biri olarak kendini tanıtmış , güya iranı seven biri. gel gör ki hama da yapılanlardan ötürü İMAM HUMEYNİ hatrına binlerce kişinin ölmesini kabul edebilmiş bunu söyleyerek bile imam Humeyniye hakaret etmektedir , onun gibi büyük bir islam alimi bu tip faciaları asla kabullenmez zira islamdada böyle birşey söz konusu olamaz. şimdi ise artık yeter demek istiyor ABD VE İSRAİL önderliğinde TÜRKİYE uşaklığında .genel olarak yazısında dünü neydiki bugünü ne olsun iranın demek isteyen mustafa bey güya imam Humeyni hayranı olarak kendini tanıtarak islamın bayraktarlığını yapan irana kinini kusmaktadır.Neden çünkü iran dünya müslümanlarını ve suriye yi yem yapmıyor siz gibi yahudi zihniyetli uşaklara. Çok şükür ki dününde İmam Humeyni ile bugününde rehber Ali Hamaney ile dünya müslümanlarının yanında olan iran islam cumhuriyeti mustafa siel gibi münafıkları çatlatmaya devam etmektedir .Sen ABD İSRAİL gibi kafir devletlerin çağırtgamlığını yaparken Beşar Esat ve ekibi süriyede seninde zihniyetinde olan münafıkları temizlemekte inş gün gelir de türkiyede de sen ve sen gibiler çatlayarak defolup gidersiniz. hama olayı sen ve senin gibi olan said havva ekibinin palanıydı ama gel görki m…..sınır tanımayan sizler ah hama ah dersiniz. AH MUSTAFA AH …

  3. Türkiye muhaliflerin yanında oluyor da ne oluyor peki? muhalif dediğimiz adamların kimin güdümünde olduğu belli. Biraz araştırma yapanlar muhaliflerin tüm halka yaptığı işkenceleri görür. Yapılan haberlerin çoğunun yalan olduğunu bilmemek için cahilin önde gideni olmak lazım. İran’ın kaybeden taraf mı yoksa kazanan taraf mı olduğunu da göreceğiz.

  4. Hama gibi meselede dahi İran’ı eleştiren yazara İrancı mı denmiş? İrancılık, İran’ı eleştirmekle mi oluyor pekala?
    Neyse.. Okuduğum kadarıyla İran’da İslam Devrimi 1979’da gerçekleşiyor.. Ülke daha toparlanamadan Avrupa Destekli ve Kimyasal Bomba tedarikli Saddam tarafından işgal ediliyor.. Yani, İran yardıma muhtaçken, ona yardım etmemişleri eleştirmiyorsunuz? Hama olayından daha önceden anlaşma yaptığı başka bir ülkeyle (Suriye) Said Havva gibi bir döneğin yüzünden savaş açmasını mı umuyordunuz? Heyhat!
    Ey yazar! Hama halkının katledilmesini, öldürülmeleriyle ilgisi olmayan İran’a yüklemeniz, tarihte Peygamberin “fie-i bağiye” (bozguncu kavim) diye bahsettiği bir isyancı grubu hatırlattı ki, onların da ellerinde bayrak niyetine Hz Osman’ın kanlı gömleği vardı.. Onun öldürülmesiyle alakası olmadığı, hatta Hz Hasan ve Hüseyin’i korumakla görevlendirdiği halde bu topluluk Hz Ali’yi suçlayıp, onunla savaşmışlardı.. Hz Ali ise bu topluluğa şu cevabı veriyor: “Onu siz öldürdünüz.. O öldürülürken siz neredeydiniz?” diyor.. Hama katliamı olduğunda orada bulunmayan kimseler, olayla İran’ı suçlayan bu kimseler bu baği taifeye benziyorlar..
    Neyse.. Şu anki durum ise Hama olayından farklıdır.. İsyanı çıkartanlar benzer fraksiyon olsalar da, isyana katılıp estekleyenler masum ve mazlumlar değil.. Ülkeyi kargaşaya sürükleyip, kaos, mezhep çatışması.. ve ardından işgal düşünmekteler.. Yani, Suriye yeni bir Libya olsun istiyorlar.. Ki, İnşallah Suriye halkı tüm bu fitnelere rağmen bütünlüğünü bozmadı ve bozmayacak.. Haberleri SANA.SY den vs. kaynaklardan takip ederseniz olayın içyüzünü anlarsınız..
    Her ne ise.. İran, yine de Suriye ve Suriye halkının ikisinin de yanında olduğunu.. Olayların silahları bırakıp, masabaşında halledilmesini istiyor.. Esad’a reform yapması için ricada bulunuyor.. Bunun neresi yanlış?

    Asıl yanlış, Lübnan’ı onbinlerce askeriyle İsrail’e karşı korumuş; Filistin direnişine, özellikle Hamas’a hami ve sığınak olmuş bir Suriye’nin güçsüzleştirilmesini isteyen siyonist kuklası terörist grupları, özgürlükçü diye yansıtanlara, olayı incelemeden inanmaktır..

    Suriyede emperyalizmin başlattığı sorunun, seçim ve reformlarla düzelmesini istemeyen, bu yüzden muhaliflere SİLAH yardımı yapan kimseler, özellikle Türkiye ve Suudiler, acaba 60 yıldır İsrail’e karşı Filistin’i neden silahlandırmadılar?

    Yani,İsrail’e amansız düşman bir ülkeyi, sadece yöneticileri Alevidir diye kınamak, ülkede silahlanıp terör estirmek isteyen teröristleri destekleyen suçludur.. Çünkü doğal olarak, adam öldürmeyi ve siyonizmi desteklemiş oluyorlar..

    İsrail’e karşı Suriye’yi ve bütünlüğünü destekleyen İran gibi ülkeler ise İslamı desteklemiş olmaktalar..” vesselam

  5. bu tevhidi görüşün ne olduğunuda yazara sormak lazım tevhidi görüş acaba abd, avrupa,israili savunup müslümanlara küfretmek mi düşman olmak mı hariciler gibi haşa Allah bizi bu fitneden kurtarsın hz Ömer olsaydı iyi bi cevap verirdi tevhit erlerine selam ve dua ile

  6. yazarı tanımıyorum ama bu üslup bana hiç yabancı değil gizli küflü mahfillerde inkılaba ve hakka karşı birikmiş şeytanın, israilin, siyonizmin nefesi gibi kokuyor.yazarın, aklınca bende sizdendim ama…lı tavrı güya inkılabi müslümanları şüpheye düşürecek ha.yazara cevabı Ahmet kardeşim güzelce vermiş işin aslını anlatmış.Ben işin özüne değineceğim:Süfyaninin görünmez askerleri Allaha çok şükür ki Suriye şehidlerinin kanıyla deşifre oldu.Maskeler düştü ne büyük bir bereket.sizin yorumlarımızı yayınlayacağınızı umuyorum çünkü kimi sözde islami siteler mesela yazarın yazısını yayınlayan “Haksöz haber”gibi siteler işine geleni yayınlıyor bizim yorumlarımızı yayınlamıyordu.Bu da bizim haklılığımızı ispatlıyor ama sesimizi duyuramıyorduk umarım siz de aynı tavrı sergilemez lehte ve aleyhte her yazımızı yayınlarsınız.

  7. sayın yazarın yazısını okudum ben suriye ve gerçeklerini bilen birisi olarak rahatlıkla diyebilirim ki olayların hiç birisi yazarın anlattıkları gibi değildir.
    82 de cereyan eden hama olaylarında yine günümüzde olduğu gibi kendisine muhalif denen gruplar said havva liderliğinde hafız esada karşı bir direniş başlattıklarını söyleyerek hafızın askeri okuluna saldırdılar ve hafız bir kurşun bile atmadan yüzlerce askerini vahşice öldürdüler .akabinde hiç isyandan haberi bile olmayan hama ya sığınarak direniş başlatmış oldular tabi işler zorlaşınca direnişi başlatan ekipler kaçarak saddama sığındılar .halbu ki baas rejimine isyan etmişlerdi yine gidip baas a sığındılar ve saddama islam kahramanı demelere kadar vardı olay ,suriye baası kötüydü ama ırak baası temizdi onlara göre.

  8. Anan yasına ağlasın Mustafa SİEL,
    Ne garip diyorsun, atatürkçülerin, irancıların baasçıların bir safta olduğunu garipsemişsin.

    Halbuki, hak ve batıl kutbunda yer almak ya da almamak önemli.
    İslami İran hak kutbunda amerika israil ve batı batıl kutbunda.
    Ona göre bak bakalım sen hangi kutupta yer almışsın.
    Senin suriyeli fitnecilerin hangi kutupta yer almış.
    Eğer emperyalizme karşı oluşları sebebiyle kemalistler bizim kutbumuzda yer almışsa ne ala ne güzel, yok bizim yanımızda yer almayın, düşmanlarımızın sagında mı yer alın diyelim.
    Senin gibi bedbahtlar ise müslümanlık iddiası ile birlikte amerikan emperyalizmi küfrün kutbunda yer almışsınız. Demek oluyor ki kemalistin öz muhammedi islama girme şansı var amasenin yok.
    Çünkü onun yönü hakka doğru, senin yönün ise batıla doğru.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu