DÜNYAİNSAN HAKLARIİSLAM BÜYÜKLERİSon Dakika

İmam Seyyid Ali Hamanei’nin 2013 Hac Mesajı

Dünya Müslümanları ve Mustaz’aflarının Rehberi İmam seyyid Ali  Hamaney: “İslam ümmetinin menfaatlerini düşünenler ve İslam alimlerinden bir çoğu gibi, ben de, bir kez daha Müslümanlar arasında ihtilafları körükleyen söz ve amel ile Müslüman gruplardan her hangi birinin mukaddesatına hakaret edilmesi veya İslam mezheplerinden har hangi birinin tekfir edilmesinin küfr ve şirk kanadına hizmet ve İslam’a hıyanet olup şeran haram olduğunu ilan ediyorum…”

Dünya Müslümanları ve Mustaz’aflarının  Rehberi’nin 2013 Yılı Hac Mesajı

بسم الله الرحمن الرحیم

والحمدالله رب العالمین و الصلوه و السلام علی سید الانبیاء و المرسلین و

علی آله الطیبین وصحبه المنتجبین

Hac mevsiminin gelip çatması, İslam ümmeti için büyük bayramın gelmesi demektir.

Her yıl dünya Müslümanları için bu kıymetli günlerin sağladığı değerlendirilmesi gereken fırsat, kıymeti bilinip gerektiği gibi faydalanıldığında İslam dünyasının bir çok zarar görmeye yatkınlıkları ve hasarlarını onarabilecek mucize iksir niteliğindedir.

Hac, ilahi feyz fışkıran bir pınardır. Siz hacı adayları, bu safa ve maneviyet dolu menasike katılarak gönül ve canınızı gereğince paklama ve bu rahmet, izzet ve güç kaynağından tüm ömrünüz için yetecek kadar biriktirme fırsatını elde ettiğiniz için şanslısınız.

Böylece sizler rahim olan Allah huzurunda huşu gösterip teslim olma, Müslümanlar için belirlenen görevlere bağlı kalma, din ve dünya işlerinde canlı, hareketli ve girişimci olma, kardeşlerle teamülde şefkatli ve bağışlayıcı davranmak, zorluklarda kendine güven ve cesaretli davranmak, her yer ve her şeyde Allah’ın yardımlarına ümit bağlamak ve kısacası bu ilahi eğitim ve öğretim alanında Müslümanlık katında insani özellikleri geliştirmekle kendinizi bu güzelliklerle süsleyip bu birikimlerle donanmış bir şekilde ülkeniz, milletiniz ve sonuç itibarıyla da İslam ümmeti bağrına dönebilirsiniz.

İslam ümmeti, günümüzde her şeyden önce, düşünce ve ameli iman, safa ve ihlas ile ikincisi de düşmanlar karşısında direnmeyi manevi ve ruhsal gelişme ile birleştiren insanlara ihtiyacı bulunmakta. Bu, büyük Müslüman toplumunun açıkça düşman eliyle yahut ta irade, iman ve basiret zaafından dolayı eskiden beri içinde bulunduğu sorunlardan kurtulmasının tek yoludur.

Hiç şüphesiz, mevcut dönem, Müslümanların uyanması ve hüviyetine kavuşması dönemidir. Bu gerçek, Müslüman ülkelerin karşı karşıya bulunduğu sorunlardan da açıkça anlaşılabilir.

Tam bu durumda iman, tevekkül, basiret, tedbire dayalı azim ve irade, Müslüman milletleri bu zorluklarda zafer ve onurluluğa taşıyıp, izzet ve kerameti onların kaderi ile birleştirebilir.

Bu durumda Müslümanların uyanış ve izzetini istemeyen karşı cephe, var gücüyle meydana çıkıp güvenlik, psikolojik, Askeri, ekonomik ve propaganda araçlarını Müslümanları etkisiz kılmak, sindirmek ve kendileriyle meşgul etmek için kullanıyor.

Pakistan ve Afganistan’dan Suriye, Irak Filistin ve Fars körfezi ülkelerine kadar, batı Asya ülkeleri ile Libya, Mısır, Tunus’tan Sudan’a kadar kuzey Afrika ülkeleri ve bazı ülkelerin durumuna bakıldığında bir çok gerçek ortaya çıkıyor.

İç savaşlar, din ve mezhebe dayalı kör öfkeler, siyasi istikrarsızlıklar, acımasız terörün yayılması, tarihteki vahşi kavimler gibi insanların göğsünü yarıp kalplerini dişleriyle parçalayan aşırıcı akım ve grupların ortaya çıkması, ve kadın ve çocukları katledip erkeklerin başını kesen onların namuslarına tecavüz eden hatta bazı durumlarda bu utanç verici iğrenç cinayetleri din adına ve bayrağı altında bile yapanların bu hareketleri hep yabancı güvenlik servisleri ile onların bölgedeki yönetici kuklalarının emperyalist ,şeytani planlarının ürünü olup ülkelerde müsait olan alanlarda kendini göstererek milletlerin hayatını karartmak suretiyle onlara acı veriyor.

Kesinlikle bu durumda Müslüman ülkelerin maddi ve manevi noksanlıklarını düzeltmesi ve uyanış ve kimliğine kavuşmanın ürünü olan güvenlik,refah,ilmi kalkınma ve uluslar arası iktidara erişmesi beklenemez.

Bu acı dolu durum, İslami uyanışı etkisiz bırakıp İslam dünyasında meydana gelen psikolojik hazırlıkları yok ederek bir kez daha uzun yıllar, Müslüman milletleri duraklama, inziva ve yok olmaya sürükleyebileceği gibi onların Filistin’in kurtuluşu, Müslüman milletlerin Amerika ve Siyonizm’den kurtulması gibi önemli, temel meselelerini unutturabilir.

Bu alanda köklü çare, Hac’daki en bariz dersler olan iki kilit cümlede özetlenebilir.

Birincisi: Müslümanların tevhit şemsiyesi altındaki birlik ve kardeşliği

İkincisi: Düşmanın tanınması ve onun plan ve yöntemlerine karşı kardeşlik ve birliğin güçlendirilmesi haccın önemli dersidir.

Burada başkaları ile çatışma ve ağır sözler söylenmesi de yasaktır.

Eşit giyim, eşit hareket ve şefkatli davranış burada bu tevhit merkezine inanıp bağlı olanların eşitlik ve kardeşliği anlamındadır.

Bu, İslam’ın bazı Müslümanlar ve Kabe ve tevhide inananları İslam çemberinin dışında gören fikir, inanç ve çağırıya verilen açık cevaptır.

Günümüzde gaddar Siyonistlerle onların batılı hamilerinin siyasetlerine alet olup korkunç cinayetler işleyip Müslümanlar ve masumların kanını akıtan tekfirci unsurlarla Şii, Sünni ihtilaflarını körükleyen din adamı kisvesindeki dindarlık iddialarında bulunlar hac merasiminin özelliğinin onların iddialarına çizgi çektiğini bilmelidirler.

İslam ümmetinin menfaatlerini düşünenler ve İslam alimlerinden bir çoğu gibi, ben de, bir kez daha Müslümanlar arasında ihtilafları körükleyen söz ve amel ile Müslüman gruplardan her hangi birinin mukaddesatına hakaret edilmesi veya İslam mezheplerinden har hangi birinin tekfir edilmesinin küfr ve şirk kanadına hizmet ve İslam’a hıyanet olup şeran haram olduğunu ilan ediyorum.

Düşman ile onun yöntemlerinin tanınması da ikinci temel husustur. İlk başta kinci düşmanın varlığı unutulmayıp hac merasiminde şeytanı taşlama hareketi bu ebedi zihniyetin varlığının sembolik belirtisidir.

İkincisi, günümüzde dünya emperyalizm cephesi ve katil Siyonizm şebekesinden ibaret olan asıl düşmanın tanınmasında hataya düşmemek gerekir. Üçüncü ise bu inatçı düşmanın Müslümanlar arasında tefrika çıkarma, siyasi ve ahlaki fesat yayma, dahileri tehdit ve teslim alma, milletlere ekonomik baskı yapıp İslami inançlarında şüphe uyandırmak şeklindeki yöntemlerinin iyice teşhis edilip onlara bilerek veya bilmeden bağlı onların tespit edilmesi gerekir.

Bu arada başta Amerika olmak üzere emperyalist hükümetler, modern, kapsamlı medya araçları vasıtasıyla gerçek yüzlerini gizleyip insan hakları ve demokrasiyi desteklemek adına kamu oyunda hilekar tavırlar takınıyorlar.

Onlar insan haklarından dem vururken Müslüman milletler her gün daha fazla onların fitne ateşini can ve kanlarıyla hissediyor. On yıllarca her gün Siyonist rejim ile hamilerinin cinayetlerinin acısını çeken mazlum Filistin milleti ile emperyalistlerle bölgesel piyonlarının siyasetlerinin ürünü olan terörün yaşandığı Afganistan, Pakistan , Irak ve Siyonist rejim aleyhtarı direnişe destek vermek suçuyla uluslar arası sultacılarla bölgesel işbirlikçilerinin kinlerine hedef olup iç savaşın içinde bulunan Suriye ve yahut ta her birinde Müslümanların kandırılarak acıya sürüklenirken düşmanlarının desteklendiği, Bahreyn ve Myanmar Müslümanları ile Amerika ile müttefiklerince sürekli askeri saldırıya uğrayan ve ekonomik yaptırım ve sabotajlarla güvenlikleri tehdit edilen ülkelere bakıldığında sulta düzeni elebaşlarının gerçek çehreleri ortaya çıkıyor.

Bu durumda İslam dünyasında siyasi, kültürel ve dini seçkinler bu gerçekleri ifşa etmek konusunda sorumluluk hissetmelidir.

Nitekim bu, hepimizin dini ve ahlaki görevidir.

Günümüzde ne yazık ki derin iç ihtilafların içinde bulunan kuzey Afrika ülkeleri her kesten daha fazla düşman ile onun yöntemleri ve hilelerini tanıma hususundaki büyük sorumluluğun bilincine varmalıdırlar.

Bu ülkelerde ulusal akımlar arasında ihtilafların sürmesi ve önem arz eden iç savaşın tehlikesinden gafil olmak, İslam ümmetinin kolaylıkla telafi edemeyeceği hasarlar getirecek büyük tehlike sayılmaktadır.

Aslında İslami uyanışı gerçekleştiren o bölge milletlerinin Allah izniyle zamanın geriye dönmesi ve diktatör, kukla, fasit yöneticiler döneminin tekrarlanmasına izin vermeyeceği kesindir. Ancak emperyalist güçlerin fitnecilik ve tahripkar müdahalelerdeki rolünün unutulması onların işini zorlaştırıp izzet,güvenlik ve refah yıllarına kavuşmayı yıllarca geciktirecektir.

Biz, yüce Allahın halk kitlesinin azim, irade ve basireti yönünde bahşettiği güç ve yeteneğe canı gönülden inanmaktayız, ve onu İran İslam cumhuriyetinin 30 yılı aşkın geçmişinde gözle görüp tüm duygularla hissederek denemiş bulunuyoruz. Bizim kararlı duruşumuz, Müslüman milletlere, bu, yılmaz, onurlu ülkedeki kardeşlerinin tecrübelerine çağrılmasıdır.

Yüce Hakk Tealadan Müslümanların maslahatlarını koruyup, düşmanlarının kini def etmesini diliyor tüm beytullahilharam hacıları için haclarının kabulü, can ve vücutlarının  sağlığı ve zengin ahiret birikimi edinmeleri dileğinde bulunuyorum.

Vesselam aleykum ve rahmetullah

Seyit Ali Hamanei

(H.K)5 Zilhacce 1434-

(H.Ş)19 mehr 1392

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu