DÜNYAKüçük ManşetlerMAKALE KÖŞESİ

İmam Seyyid Ali Hamanei’nin Konuşmasının Tam Metni

Dünya müslümanları ve Mustazafları imamı, İmam Seyyid Ali Hamenei, İslam İnkılabı’nın Büyük Rehberi ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kurucusu rahmetli İmam Humeyni’nin irtihalinin 23. yıldönümü münasebetiyle başkent Tahran’da düzenlenen törende yaptığı konuşmada İmam’ın İran milletinin onurunun yükseltilmesi ve iç yapısının güçlendirilmesindeki akıllı rolüne işaretle tarih yazan İran milletinin bu role dayanarak İslami İran’ı dünya sultacılarının nüfuz alanı dışında bir modele dönüştürdüğünü ve sağladığı ilerlemeler sayesinde diğer milletlere örnek olarak dünya zorbalarının kalplerine korku saldığını söyledi.

İmam Hamenei konuşmasında ‘bu parlak çizgi ilerlemelerin zirvesine ve düşmanların kesin umutsuzluğuna dek sürecek ve hiç kuşkusuz İran milleti ve tüm müslüman milletlerin geleceği geçmiştekinden daha iyi olacaktır’ dedi.

İmam Hamenei ayrıca Hz. Ali (S)’in kutlu veladet yıldönümünün İran’da ‘babalar günü’ olarak anılmasına işarete Hz. Ali’den ‘İslam ümmetinin babası’ ve İmam Humeyni’den de ‘İran milletinin, İslami kurtuluş hareketlerinin ve İslam dünyasının babası’ olarak söz etti ve şöyle konuştu: ‘Hemen herkesin imkansız sandığı nice eylemler, İmam Humeyni’nin gelişiyle birlikte gerçekleştirildi ve nüfuzu imkansız nice duvarlar ise İmam’la birlikte yıkılmaya başladı. İran’lıların uzun tarihleri boyunca katedilen çeşitli dönemlerde izzet ve zillet dolu günlere tanık olundu. İnkılap öncesindeki son 200 yıllık dönem, çok çetin, karanlık ve zillet dolu bir dönemdi. Bölge ve dünya çapında inzivaya sürükleniş, ekonomik alanlarda giderek artan yoksulluk, bilim ve teknolojide derin geri kalmışlık, İran’daki uşak devlet adamları ve yönetimlerin sömürgeciler ve yabancılara olan bağımlılıkları, Kacar ve Pehlevi dönemlerindeki alçalışın kimi göstergeleridir. Utanç verici Gülistan ve Türkmençay anlaşmalarıyla birlikte onlarca şehir İran’dan kopartıldı ve o zilletli günlerde yabancılar, kuklaları olan Pehlevi rejimini oluşturarak İran’ı siyasal, kültürel ve ekonomik saldırı hedefine dönüştürdüler.’

İmam Hamanei sözlerine şöyle devam etti: Bu zilletin nişaneleri pek çoktur. Bizler bütün bu süre boyunca siyaset sahnesinde münzevi bir millet idik, bölgemizdeki hadiselere, değil ki dünyamızdakilere, hiç etkimiz bulunmamaktaydı. Bu iki yüz sene içinde sömürgecilik doğdu. Sömürgeci devletler dünyanın en uzak noktalarından bölgemize geldiler. Ülkeleri ele geçirdiler ve halkların zenginliklerini talan ettiler. Bu iki yüz sene boyunca İran devleti ve İran halkı olaylara habersiz ve gafilce bakıyordu. Çoğunlukla olaylardan haberdar bile olmuyorlardı, nerede kaldı ki müdahale etsinler… Büyük İslam İnkılabı bütün bu gidişatı değiştirdi. Bu inkılabın rehberi halk içindeki izzet ruhunu ihya etmek istedi, izzetlerini onlara tekrar döndürdü. İmam ‘Bizler yapabiliriz’ kültürünü insanların dil ve kalplerine yerleştirdi. Bu ‘Gevşemeyin, üzülmeyin de. Mümin iseniz en üstün sizlersiniz’ ayetinde tecelli eden Kur’an kültürüdür.

İslam inkılabı muazzam Rehberi Hazret-i İmam Hamanei, Konuşmasını şöyle sürdürdü.
İmam humeyniye gönül vermişlerin ve hayranlarının, islam cumhuriyetinin kurucusunun temiz haremindeki (defnedilmiş bulunduğu temiz mekanda ki ) toplanışlarda, müteveffa imamı (imam humeyni’yi), milletin babası ve şefkatin,iktidarın ve salabetin (dirençliliğin) mazharı olarak, değerlendirdiler.Ve imamın milli izzet ruhunun ihyası ve milletin iç dünyasının yapısının sağlamlaştırılması hususundaki uğraşısına işaret ederek eklediler:’’ iranın tarih yazan milleti, bu amillere dayanarak ;milletlere, başarılı ‘’islami iran ‘’ olgusunu ve dünya sultacılarının nufuzu haric’in de, ilerlemeyi sunmuş ve dünya zorbacılarını endişelendirmiştir ki bu aydın yol ; ilerleme zirvelerine ulaşıncaya ve düşmanlar kesin ümitsiz oluncaya kadar, devam edecek.

İmam Hamenei İmam’ın hareketinin ülkeye izzet ruhunu üflemesi konusunun zihinsel değil toplum gerçeklerine dayalı bir mevzu olduğunu kaydederek, Kur’an’ın izzet konusundaki mantığının beyanı hakkında da, “Kur’an mantığına göre gerçek ve kâmil izzet sadece Allah’a ve ilahi cephede yer alan kişiye aittir” dedi.

İmam Hamenei, Kur’an mantığına göre izzetin Allah’tan talep edilmesi gerektiğini söyleyerek “Gerçek izzet bir fert ya da topluma şamil olduğunda, o izzet sağlam bir hisar gibi düşmanın nüfuz, muhasara ve yok etme çabasını sonuçsuz bırakmaktadır. Bu izzet, ferdi ve toplumsal katmanlarda ne kadar derin olursa nüfuz sızdırmamadaki etkisi daha da belirgin olur ve en sonunda da, insan ve toplum, en büyük düşman, yani şeytan karşısında bile mahfuz olma merhalesine ulaşır” ifadelerini kullandı.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Humeyni’yi bu izzetin en bariz örneklerinden sayarak “Rahmetli İmam hem tedris ve ilim, hem zorlu mücadele, hem de hâkimiyet dönemlerindeki tüm hayatı boyunca Aziz ve Rahim olan Allah’a tevekkülün somut örneğiydi. Bu nedenledir ki hepsi de imkânsız olan pek çok iş İmam’ın varlık sahnesine doğuşuyla olabilirlik kazandı ve tümü nüfuz edilemez ve yıkılmaz zannedilen bütün duvarlar, İmam’ın varlığıyla yıkıldılar” dedi.

İmam Hamanei bu bağlamda kimi istisnalara da dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Elbette o dönemlerde Emir Kebir, Ayetullah Şirazi’nin tütün tekeliyle ilgili fetvası, ulemanın meşrutiyete müdahelesi ve petrolün millileştirilmesi gibi istisnalar da mevcuttur. Ancak, bu tür istisnalar ya kısa sürdü, ya da tamamen çıkmaza saplandı ve böylelikle büyük bir alçalış ve zaaf, tarih yazmış olan bu büyük millete dayatılmış oldu. Büyük İslam İnkılabı’nın zafere ermesiyle birlikte durum tamamen değişti ve zillet dönemi kapanırken, izzet dönemi başladı. İmam Humeyni milli onur duygusu ile ‘biz muktediriz ve becerebiliriz’ kültürünü canlandırmaya yöneldi ve bu duyguları mü’min İran milletinin ruhunun derinliklerinde odaklaştırdı. İmam’ın edebiyatının temel ekseni milletin iç yapılanması idi ve bu bağlamda şanlı tarihe dayanmak yerine milletin iç yapılanmasını öne çıkardı.’.

İmam Hamenei, inkılabın 4. on yıllık döneminin ‘ilerleme ve adalet’ dönemi olarak adlandırılmasına değinerek konuşmasına şöyle devam etti: ‘Hakiki ve geniş anlamıyla ilerleme, insan ve toplum hayatının çeşitli maddi ve manevi boyutlarını içermektedir; özgürlük, adalet , bayındırlık ve ahlaki yüceliş gibi. Bu yüzden aziz İmam’ımızın başlatmış olduğu yolda ilerlemek zorundayız.’

İmam Hamenei daha sonra İslam Cumhuriyeti’nin bazı ilerlemelerini zikrederek ‘İran milleti son 33 yılda İslam nizamını yok etmeye yönelik siyasi, askeri ve ekonomik alanlardaki tüm problemlerin üstesinden gelmiştir’ dedi

İmam Hamenei ayrıca, İran’ın bölgesel ve uluslararası gelişmeler üzerinde, büyük etkiler uyandırdığını hatırlatırken, İran milletinin son 30 yıldaki direnişinin, dünya çapında süren olaylarda derin etkiler meydana getirdiğini belirtti ve şunları ifade etti: ‘İslam İnkılabı’na düşmanlık besleyenlerin tüm korkularının gerçek nedeni, İran milletinin ilerlemesi ve bu milletin bölge ve dünyanın diğer milletlerine bir örnek teşkil etmesidir. Dünyadaki siyasal çevrelerin nükleer İran’ı bir tehlike olarak lanse etmeleri büyük bir yalan ve aldatmacadan ibarettir. Zira onlar nükleer İran’dan değil, İslami İran’dan korkmaktadırlar. Emperyalist güç merkezlerinde deprem yaratan şey, İran milletinin Amerika gibi devletlere dayanmaksızın ve hatta onlarla boy ölçüşerek de ilerlenebileceğini ispat etmiş olmasıdır.’

İmam Hamanei Konuşmasının devamın da; İran milleti, Amerikasız belki Amerikanın düşmanlığına rağmen, ilerlemeyi elde etmenin mümkün olduğunu,isbat etti. Ve bu büyük bir derstir. Onlar bundan korkuyorlar.
Şimdi ben bu konu’da son sözümü arzedeyim: Azizlerim ,aziz gençler ,ey mümin halk,benim sözüm şimdi budur ki,evet biz rekor kırdık, biz rekor kırdık, biz ilerledik.Ama gönlümüzü, şimdiye kadar elde ettiklerimizle hoş tutarsak, yeniliriz. Eğer durursak, geriye atılırız. Eğer gurura ,ucba , kendine hayran kalmaya düçar olursak, yere çakılırız. Eğer biz yetkililer kendimizi esas almaya ,tekebbüre ve kendine hayran kalmaya düçar olursak, tükürük altına alınırız. Günümüz dünyası böyledir. İlahi sünnet böyledir.Sevilmeyi elde etme peşinde olmamalıyız. Dünyevi çıkarları, beklentileri, elde etme peşinde olmamalıyız. Üstünlük, taslayıcılık ve lüks yaşantıyla meşgul olmamalıyız .Biz yetkililer kendimizi korumalıyız ve bu büyük şahsiyetin (imam humeyninin),kendini koruduğu gibi biz de, kendimizi korumalıyız. Eğer biz burada yanlışa düşersek, şu ayeti kerimenin belirttiği durumda oluruz.
‘’Ve ehellu gavmehum darel bevari cehenneme yeslevneha ve bisel karar’’

İmam Hamanei bu bağlamda kimi istisnalara da dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:

Durmak yasaktır, ilerleme yolunda durmak yasaktır kendine hayran kalmak yasaktır, gaflet yasaktır, ağalık taslamak yasaktır. Lezzet peşinden olmak yasaktır.Yetkililere aldatıcı dünya nimetlerini, kendisine toplama fikrine düşmek yasaktır ki ancak, bu yasaklarla biz, o zirvelere ulaşabiliriz.Biz daha tepenin etekler’in de dolaşıyoruz, henüz zirveye ulaşamadık. Daha zirveyle aramızda mesafe var. İran milletinin zirveye ulaştığı günler gelirse, o habisce karşı koyuşlar artık bitecektir. O günle aramızda henüz mesafe var,hareketi durmaksızın devam ettirmeliyiz.Benim hitabım gençlere, yetkililere, üniversitelilere, yüce alimlere dir.Halkla konuşabilme gücüne sahip olanlar,halkın zihnine etki etme gücüne sahip olanlara arzediyorum ki biz, ilerleme yönüne doğru olan bu hareketi, durmaksızın devam ettirmeliyiz.Hem siyaset alanında,hem ilim ve teknoloji alanında, özellikle ahlak ve maneviyat alanında, kendimizi arındırmalıyız.Kendimizi islah etmeliyiz.Ve ayıplarımızı tanımalıyız. O ayıplarımızı giderme niyetinde olmalıyız .Eğer bu işi yaparsak ,düşmanlarımızın yolumuzun önüne oluşturdukları engeller, etki etmeyecektir.Ambargonun etkisi yoktur ve Ambargo iran milletini, ileriye doğru hareketten alıkoyamayacaktır.Bu tek taraflı ve çok taraflı ambargoların, iran milleti üzerinde yapacağı tek etki, batıdan nefret ve batıya düşmanlık hususu, milletimizin gönlünde derinleşmektedir.

Güzel sohbetimiz milli izzet etrafındadır.Bu bölgedeki hareketlere ve inklaplara baktığımızda, hepsi milli izzetle bağlantılıdır. Yemen ve Bahreyn’den tut, Ta; Mısır,Libya ,Tunus ve diğer ülkeler’de kül altındaki bir gün tutuşacak ateş gibi olan bu inklapların sebebi ,niyeti, milli izzete ,toplumsal adalete ve özgürlüğe geri dönüştü.Ve hepsi islamın gölgesi altında olmaktadır.Diyoruz ki, İslami uyanış öyle bir sözdür ki kalıcıdır. Kökleri vardır. Müslüman milletler adeleti istiyorlar,özgürlüğü istiyorlar, insanların şahsiyetine değer verilmesini istiyorlar ki, bunları islam’da görüyorlar,diğer mektepler de görmüyorlar.Çünkü diğer mektepler, imtihanı verdiler ve yenildiler (başarısız sayıldılar)

Fikir temeli olmadan bu yüce hedeflere ulaşmak mümkün değildir. O temel ise, bölge milletlerinin iman ve inanç hesabına göre islam’dan ibarettir,İslami uyanıştır.Hareketlerin yapısı böyledir. Öyle bir şekilde aşılamak istiyorlar.Ama faydası yok.

Etkili şahsiyetler dikkat etsinler, uzak durmasınlar. Milletler de dikkat etsinler,uzak olmasınlar. Büyük bir iş yaptılar, bölgenin siyasi ve toplumsal atmosferi, köklü bir şekilde değişti. Bu ilk adımda, bölgenin siyasi atmosferi değişti,örneği şudur, mesela Mısır’da milletin kıyamı; kaynama ,coşma noktasına ulaştığında, zirveye ulaştığında, batılıların bir çoğu bölgedeki müstebit hükümetler çalışıyorlardı ki, Mubarek’i himaye edeler, onu kurtaralar,halkı bastıralar.Gayretleri buydu ki, halk galip geldi.Zafere ulaştığında, hemen bu güçlerin En Diktatörleri,En Müstebitleri,En zelilleri batılılar karşısında ki halkın hukukundan, haklarından, dem vurmaya başladılar.Halkın yöneticiliğinden dem vuruyorlar. Bunun manası şudur ki,bugün halkın yöneticiliği o denli yaygın, geçerli akçeye dönüştü ki, hatta onlar ki halkın ismini, halkın hukukunu, kimsenin kulağına ulaşmasına hazır olmayanlar bile, çaresizlik içinde halkın ilgisini çekmek için, halkın öncülüğünde ve insan haklarından dem vurmak zorunda kaldılar.

İmam Hamanei Konuşmasını şöyle sürdürdü ; Bu inkilaplar meselesi çok önemlidir. Ben Mısır üzerinde duracağım .Mısır büyük bir ülkedir.Mısır kadim bir millettir.Mısır islam dünyasında önemli bir noktada idi ; fakat satılık, fasit ve zelil liderler, Mısır halkını zelil ettiler,Mısırı define yaptılar ki bu ifade, Siyonistlerin liderlerinden birisine aittir -(onun deyimi ile ‘Mısır Siyonist rejimin stratejik definesidir’).Mısır ülkesini, Mısır halkını,azametli bir milleti gasıp uydurma bir rejim olan Siyonist rejimin bir definesine dönderdiler. Bundan daha büyük bir aşağılama olabilir mi ?.Şimdi ise bu define düşmüştür. Bu hazine, Filistin’i gasbedenlerin elinden çıkmıştır. Mubarek rejimi 30 yıl boyunca,Siyonist rejimin güvenliğini sağladı.Hatta 1,5 milyonluk gazze halkını, büyük bir zindan içinde tutmayı göze aldılar (planladılar). Bunları tarih unutmaz. Gazze’de 1,5 milyon insan, bu habis Siyonistlerin bombardımanı altında iken, o diğer taraftan Hüsnü Mübarek rejimi tarafından, Mısırın hayati öneme sahip bütün giriş çıkışlarını Gazze halkının üzerine kapatmıştı.

22 günlük savaş sırasında, bir Filistinli mücadeleci bir röportajında ‘’savaşın başladığı 19 günden bu yana, 19 kilo un ve buğdayı bile içeri sokamadık.‘’ demişti.Halkın yiyeceğinin, ilaç ve imkanlarının temin edildiği Refah’ı (gazze –mısır sınır kapısı) kapatmışlardı.Yolu kapatmışlardı.Siyonist rejimin emniyeti için 1,5 milyon gazzeliyi, açlıkla, baskıyla, zindanda tutmaya çalıştılar.İşte bugün bu rejim çökmüştür.Siyonist rejim çıplaklık duygusu içindedir, el ayağı birbirine dolaşmış şekilde ,şaşkınlık içindedir.Bu bağırış çağırışlar ki, Siyonist rejimin başlarının deyimi ile, askeri hamleden ,askeri saldırıdan bahsetmeleri ,onların ellerinin boş olduklarının, endişeye düştüklerinin ,şaşkın olduklarının habercisidir.Bu şartlar altında, her zamankinden daha çok, darbe yemeye maruz kalacaklarını biliyorlar. Herhangi uygun olmayan bir adım atmaları durumunda ,uygun olmayan davranışta bulunmaları durumunda,bunun cevabının başlarına, yıldırım gibi ineceğini biliyorlar

Gasıp rejimin kayıtsız şartsız destekcileri olan batılılar ve Amerikalılar da, şimdi her zamankinden daha çok, sorunlarla karşıkarşıyalar.Bugün batı yediği tokatla, yüzünü kırmızı tutmaktadır .
Mali parasal ,ekonomik hatta toplumsal sorunlarla karşı karşıyalar .halkıyla uğraşmada (karşılaşmada) çaresiz kaldılar. Avrupa’da, Amerika taraftarı olan birçok hükümetler iktidardan düştüler.

Avrupadaki görülebilecek her türlü Amerikancı, istikbar nişanesini halk (fırsat,ortam bulsa ); sahnedeki varlığı ile, ortadan kaldıracaktır.Durumları böyle. Amerikanın kendisi de hepsinden daha beter durumdadır. Milletler, Amerika’dan nefret ediyorlar. Amerika krize düçar olmuş ama şu da var ki bu krizi asya’ya ,afrika’ya ,orta doğuya intikal ettirmek istiyor, yaralarını diğer ülkelerde ve bölgelerde sorunlar çıkararak örtmek istiyorlar, ve bunun peşindeler.

İmam hamenei konuşmasının devamında; Düşmanların yapmak istedikleri işlerden biri de şudur ki, bu bölgedeki büyük halk inklaplarını, halkın aleyhine dönüştürmek istiyorlar.Kavmi, mezhebi ve fırkasal ihtilaflar çıkararak halkı, kendi meseleleri ile meşgul etmek istiyorlar. Bizim uyanık olmamız gerekir.Biz uyanık olmalıyız. Şia-Sünni arasında mezhebi ihtilaf çıkarmak için bugün Amerikalılar,İngilizlerin tecrübesinden istifa’de ediyorlar. Bu; İngilizlerin uzmanlıklarının bir parçasıdır. İngilizler gruplar arasına, bu cümleden olarak Şia ve Sünni arasına, düşmanlık sokma da uzmandır.Birkaç asırdan beri onlar(İngilizler), bu işlerin adamıdırlar. Amerikalılar onların tecrübesinden istifade ediyorlar.

Filistin meselesi gündeme geldiğinde ,Mısır meselesi gündeme geldiğinde, halkla karşı karşıya kaldıklarında, bir entrikayla, bir hileyle hemen, mezhep meselesini söz konusu ediyorlar.

Kesinlikle uyanık olmamız gerekir,herkesin uyanık olması gerekir.Sünni uyanık olmalı,Şii uyanık olmalı,din alimi uyanık olmalı, üniversite seçkini uyanık olmalı,halk kitleleri uyanık olmalı…ne yapmak istediklerini anlasınlar, düşmanın tuzağını ve planını anlasınlar,düşmanın planına yardım etmesinler.Bu bugün onların yaptığı iştendir.
Tabii şu da var ki batılıların, Amerikalıların işleri delicedir,delice hareketler yapıyorlar.Nükleer meselesini kendi meselelerini gözlerden gizlemek için büyütüyorlar.Nükleer meselesini kendi ve dünya meseleleri düzeyinde ele alıyorlar

Hal bu ki meselenin aslı böyle değil, yalanla nükleer silahı gündeme getiriyorlar.Yalanla meseleleri, propagandalar’ın da öne çıkarıyorlar,büyük gösteriyorlar.Hedefleri ise, zihinlerin Amerikada cereyan eden olaylarla, Avrupada cereyan eden olaylarla, meşgul olmasını önlemektir.Ama tabiki muvaffak’ta olamayacaklar.

Bölgeye bakışımız ümitlerle doludur. Mısır ülkesi, bugün kendi iç sorunlarıyla uğraşmaktadır ki, inkılapların yapısında böyle şeylerin olması kaçınılmazdır.Bazı olaylar meydana geldiğinden mecburen, o mes’eleleri halletmek zorunda kalıyorlar.Millet’te şimdi, o kusurlarla meşgul.

Bir boşluk oluştu, bazı ülkelerin bölge mes’elelerine el atması, batının beğeneceği,Amerika’nın beğeneceği müdahaleler de bulunma fırsatı oluştu. Amerika’nın yerine(adına)para harcama, Amerika’nın yerine (adına) hareket etme ,sefer(yolculuk) etme oraya buraya gitme durumu oluştu. Ama inşallah inkılap yapmış ülkeler özellikle büyük Mısır ülkesi huzur ve istikrara dönecek ve sorunlara ve entrikalara galip gelecektir.Diktatör rejim ortadan kaldırıldı.Onun artıkları (devamı olanları) da sökülüp atılacak inşallah.. ve milletler kendi rolünü ifade edebilecekler.

İmam Hamanei Konuşmasını şöyle sürdürdü:Burada elbette şunu kesinlikle ve açıkca demeliyim ki, bölgedeki bu hadiseler de Bahreyn halkı, hakikaten aşırı bir mazlumiyet içinde yaşıyorlar.Gerçekten mazlumlar,diktatör ve müstebit bir rejim eliyle sebepsizce, hiçbir delil olmaksızın eziliyorlar.İtirazlarına en sert bir şekilde, cevap veriliyor.

Peki onlar (Bahreyn halkı)ne istiyor.? Halkın, yöneticilerden bir ülkedeki en başta gelen temel insani ihtiyaçlarını, talep ediyorlar.Çok fazla bir şey istemiyorlar ki..

Burada Şii –Sünni meselesini gündeme getiriyorlar.’Efendim bunlar şii dir’ diyorlar.Burada ki mesele Şii Sünni meselesi değildir.Konu bir halktır.Tesadüfen bu halkın % 7o Şii dir.Eğer % 7o’i başka bir mezhepten ve yöneticileri de farklı bir mezhepten olsaydı ,mesele yine aynı olacaktı. Durum pek fark etmezdi.

Mezhebi olan, Teşeyyü (Şii) olan, Ehlibeyt (a.s) ‘in takipçisi olan bir millettir ki zorba bir yönetimle yüz yüzedirler.Sorun yönetimin ve halkın farklı mezheplere sahip olması değildir.İran halkı da zahiren müslüman olan, Şii görünen, hatta imam rızanın türbesini de ziyaret edip,namaz kılan bir şah ile kavgaya tutuşmuştu.Demek ki,mesele şiilik- sünnilik değil. Halkın hakkını gizlemek için, meseleyi mezhebe ait olan ihtilafların içine taşıyorlar. Ama tüm cihatlar ( çabalar ), neticeye ulaşacak inşaallah…
Muhakkak dikkatli olmamız gerekir.Kavmi, grupsal,hizipsel ateşler yayılmamalıdır.Bu bizim istediğimizdir,bu bizim nasihatımızdır.Olayların içindekilere ,ümitvarız ki yüce Allah yardım etsin.Ve yakinen yardım edecektir.

Ve şüphesiz, gelecek, Müslüman milletler için,İslam ve Müslümanlar için ve iran milleti için geçmişten daha iyi olacaktır..
Vesselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh.

İlgili Makaleler

2 Yorum

  1. Allaha şükürler olsun ki böyle bir imamı bize nasip etmiş. böyle feraset ve basiret sahibi öndderliğinde tüm dünya müslümanları zülmün sömürünün esaretinden kurtulacaktır inş. ama imamın dediği gibi durmak yakışmaz bize çalışmak ve sabır etmek gerek .

  2. keşke bizde de böyle yüce şahsiyetler olsa tabi rehber tüm müslümanların imamıdır sünni bir gelenekten gelen bizlere çok şey düşüyor

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu