İNSAN HAKLARIMAKALE KÖŞESİSuriye

Kuseyr Zaferi: ABD-NATO-İsrail Destekli Ölüm Mangaları Yenildi

Stratejik açıdan büyük öneme haiz Kuseyr’i, bir yılı aşkındır Batı-destekli ölüm mangaları kontrol etmekteydi. 5 Haziran günü Suriye güçleri isyancı birlikleri bozguna uğrattı. İsyancıların bir çoğu öldürüldü veya esir alındı. Geri kalanlar ise kaçtılar.

Stratejik açıdan büyük öneme haiz Kuseyr’i, bir yılı aşkındır Batı-destekli ölüm mangaları kontrol etmekteydi. 5 Haziran günü Suriye güçleri isyancı birlikleri bozguna uğrattı. İsyancıların bir çoğu öldürüldü veya esir alındı. Geri kalanlar ise kaçtılar. 8 Haziran günü, isyancı güçlerin son kalesi olan BUWAYDA köyü Suriye güçlerinin eline geçti. Bu zaferin ardından bütün Suriye kontrol altına alınmış durumda. Lübnan sınırındaki Kuseyr, Humus eyaletinin merkezinde olup, isyancıların önemli ikmal yollarından birinin üzerindedir.

 

General Yahya Süleyman’a göre: “Her kim Kuseyr’i kontrol ederse, ülkenin merkezini kontrol etmiş olur ve her kim ülkenin merkezini kontrol ederse bütün Suriye’ye hakim olur.”

 

8 Haziran günü, ismi verilmeyen bir Suriye ordusu subayı: “Artık Kuseyr ve komşu bölgelerinin tamamen özgürleştirildiğini söyleyebiliriz. Bundan sonra da nerede olurlarsa olsunlar teröristlerin peşlerinde olacağız” dedi.

 

6 Haziran günü, “Şam’daki rejime sadık kuvvetler Kuseyr zaferinden dolayı memnun” manşetiyle çıkan Los Angeles Times gazetesine göre “Ali isimli biri ‘Hiçbir zaman mağlubiyeti düşünmedik, şimdi de nihai zaferin yakın olduğunu biliyoruz’ ” dedi.

 

LA Times yazarları “Kuseyr’deki zafer, yalnız hükümetin stratejik pozisyonunu güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda başkente ve diğer bölgelere konuşlanmış olan Suriye ordusuna moral veren bir dizi muharebedeki galibiyetlerden bir tanesini teşkil ediyor” dediler.

 

Daha önce yayımlanan bir makalede ise NATO’nun bir araştırmasına atıfta bulunuldu. Bu araştırmaya göre Suriye halkının %70’i Esad’ı destekliyor. Bu destek ise sebepsiz değil çünkü dış müdahale konusunda çok öfkeli durumdalar.

 

Birçok mezalimi yapan Batı-destekli ölüm mangaları toplu katliam ve yıkımların sorumlusudur. Suriye halkı onların bozguna uğratılmasını talep ediyor. Bağımsızlıklarına saygı gösterilmesini ve Barışın ve huzurun yeniden tesis edilmesini istiyor.

 

Esad yanlısı birlikler gün geçtikçe büyüyor. LA Times yazarlarına göre Suriyeliler “Esad’ı Türkiye, Arap ülkeleri ve Batı tarafından finanse edilen radikal İslamcı dalganın önündeki bir set olarak görüyorlar.”

 

Tüm kontrol başlangıçtan beri işleri yürüten Washington’da ve devam eden savaşı da onlar organize ediyorlar. Bunu açıklayan LA Times gazetesinin yazarları değil “Bu devrimi yapan biz değiliz” diyen Suriyeli bir esnaftı.

 

Bizi nelerin beklediğini önümüzdeki günler gösterecek. Rejim değişikliği eskiden beri süregelen bir Amerikan politikasıdır ve bu planlar hiç değişecek gibi görünmüyor. Çatışmalar kesin Suriye zaferlerine rağmen hâlâ devam ediyor.

 

Kuseyr bu zaferlerin içinde en önemli olanı. Bunun dışındaki bütün bölgeler özgürleştirilmiş durumda. Muhtemelen ileride hepsi de özgürleştirilmiş olacak. Ölüm mangalarındaki savaşçılar Suriye ordusunun gücüne karşı koyacak güçte değiller. Caniler ancak sivilleri katletmede ve dehşet verici mezalimi yapmak konusunda mahirler.

 

Washington’ın Amerika önderliğinde bir NATO müdahalesi yapmayı planlayıp planlamadığı yakından takip edilmeli. İsrail de fazlasıyla sürecin içinde yer alıyor. Netanyahu El-Kaide ve diğer radikal İslamcı grupları aktif olarak destekliyor.

 

Washington da öyle. Suriye özgürleşme mücadelesinin devam ettiğini farkında ve bu çatışma yıllarca devam edebilir. Buna karar verecek olan da yine Washington.

 

Orada verilen kararlar çok önemli. Bundan sonra ne olacağına Obama’nın bürokratları karar verecek. Halihazırdaki duruma bakılırsa, ABD’nin istekleri barış ve istikrarın gerçekleşmesi yönünde değil. Daha fazla ölüm, yıkım, fesatlık ve istikrarsızlaştırma için planlar yapılıyor.

 

Michel Chossudovsky “Batı, Suriye’ye tazminat ödemeli” derken sonuna kadar haklı. Savaş suçlarına değinilmeli ve Washington, önemli NATO ortakları, İsrail ve müttefik haydut Arap devletleri bütün sorumluluğu üstlenmelidir.


Mevcut hadiseler olan bitenin apaçık bir saldırı olduğunu gösterir nitelikte. Suriye istila edilmiş durumda. Ölüm mangaları Batı-destekli taşeron piyadelerdir. Bu olanların Washington’ın savaşı olduğuna dair bir şüphe yok. Bu çatışma yıllar öncesinde planlanmıştı.

 

Geriye yalnızca zamanlamasına karar vermek kalmıştı. Ne zaman ve nasıl sonlanacağı ise bilinmiyor. Bu savaştan en zararlı çıkanlar hiç şühpesiz Suriye halkıdır. Çatışmalar sürdükçe, Esad’ın desteği de o kadar artıyor.

 

Suriyeliler Esad’ın koruması altında yaşıyor. Batı ve/veya İsrail kontrolünde olmak onların hiç hoşuna gitmiyor. Bağımsızlıklarına ve egemenliklerine çok kıymet veriyorlar. Radikal İslamcı bir yönetimi asla istemiyorlar. Kimlerin onları yöneteceğini seçme kararı da yalnızca onlara ait.

 

Son günlerdeki hadiseler çok önemli. 10 günü aşkındır, hükümet aleyhindeki gösteriler yüzünden Türkiye sarsılmış durumda. Başbakan Erdoğan Washington’ın en önemli maşasıdır.

 

Milyonlarca Türk Erdoğan’ın katı yönetiminden rahatsız oluyor. Türkiye bir demokrasiden çok bir polis devleti olduğundan muhalefete müsamaha gösterilmiyor. Türkiye’deki kadar gazetecinin tutuklu olduğu başka bir ülke yok.

 

Polis şiddeti bilinen bir konu. Muhalifler özellikle hedef olarak seçiliyor. Sivil ve insan hakları ihlalleri sık görülen durumlar. Barışçıl protestolar şiddetle bastırılmaya çalışılıyor.

 

Türklerin öfkelenmek için birden çok sebebi var. Otoriter idareye itiraz ediyorlar. Sosyal adalet talepleri var. Erdoğan’ın Suriye’nin iç işlerine karışmasından rahatsızlar. Bölgedeki istikrarın yeniden tesis edilmesini istiyorlar.

 

Bu olanlar muhtemelen Türkiye’nin Suriye karşıtı politikasını etkileyecektir. Erdoğan’ın iç meselelerden dolayı duyduğu endişe onun Suriye’deki saldırgan müdahalesine sekte vuracaktır.

 

Türklerin çoğunluğu bu işin bir parçası olmak istemiyor. Onların asıl talepleri ülke içinde büyük değişikliklerin yapılması. Halk İstanbul’daki Gezi Parkı’na binlerce çadır kurdu ve hükümeti buraya müdahale etmemesi için uyardı.

 

Sözde Erdoğan’ı destekleyen gösteriler ise hükümet tarafından organize edilmiş gibi görünüyor. İnsanların büyük çoğunluğu bu canice idareyi desteklemiyor. Erdoğan bir demokrat değil bir despottur.

 

Gezi Parkı tarihi açıdan önemli bir yer. İstanbul’un merkezindeki son yeşil saha. Sanatçılar, entellektüeller, öğrenciler,  emekçiler, aktivistler ve diğer gruplar bu nedenle buranın korunmasını istiyorlar.

 

Polis şiddeti konusunda bu grupların tümü çileden çıkmış durumda. Onlar barışçıl protesto yapabilme hakkını savunuyorlar. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş bu bölgedeki yapılaşma planlarının iptal edilmesine hazır olduklarını söyledi.

 

Topbaş: “Oraya bir AVM, otel veya rezidans yapmayı asla düşünmüyoruz. Bir gösteri merkezi veya şehir müzesi olabilir” dedi. Ne var ki, Osmanlı döneminde yapılmış Topçu Kışlasının yeniden inşası ise planlandığı gibi devam edecek.

 

Ülke çapında protestolar devam ediyor. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) 15 ve 16 Haziran günlerinde karşı gösteriler yapılacağını ilan etti. Fakat bunu yaparak yangına körükle gitmiş oluyorlar ve daha fazla şiddete kapı aralıyorlar.
Belki de bundan da daha büyük bir öfke halkın endişelerinin kibirli bir şekilde görmezden gelinmesinden dolayı ortaya çıkıyor. Bu gösteriler devam ettikçe, Erdoğan’ın Türklerin çoğunluğunun karşı çıktığı Washington-Suriye savaşına destek vermeye devam etmesi de zorlaşacaktır.
Bunun, gelecekte meydana gelecek olan olayların üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu göreceğiz. Kuseyr ve Suriye ordusunun diğer zaferleri Amerika’nın planları tehlikeye soktu. Batılı liderler endişelerini ifade ettiler.
9 Haziran günü, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Esad’ın başarıları Cenevre II’yi “gerçekleştirme ve başarıya ulaştırma şansını düşürüyor” dedi.
Başka bir deyişle, Esad’ın Batı’nın taleplerine boğun eğmesi pek olası görünmüyor. Suriyelilerin bir çoğunun Batı’nın taleplerine karşı çıkması bunu daha da zorlaştırıyor.
Esad’ın konumu güçlü ve bu konumu Suriye ordusunun verdiği çetin mücadele sayesinde kazandı. Şimdi de Suriye’nin bir çok bölgesindeki kontrollerini sağlamlaştırıyorlar. İsyancı güçlere daha fazla silah sağlamak bu durumu değiştirmeyecek.
Hâlâ Amerika liderliğinde doğrudan bir NATO müdahalesi ihtimali var. Hatta böyle bir müdahale büyük ölçüde olası görünüyor. Amerika’nın uzun vadeli rejim değiştirme planlarından vazgeçmesi pek mümkün görünmüyor. Zamanla her şey açığa çıkacak.
Şayet Obama doğrudan müdahaleden vazgeçerse, Esad’ın güçleri muzaffer olacaktır. Aynı zamanda, bu çatışma uzun da sürebilir. Onbinlerce insan daha ölebilir ve milyonlarcası acı çekebilir.
Olanların bütün mesuliyeti Obama’ya aittir.  O, binlerce kez savaş suçu işlemiş, hem kendi ülkesinde hem de yurtdışında savaşan bir canidir.
Şunu tekrarlamak yerinde olur: Obama yüksek bir makamda oturmaya değil hapishanede yatmaya layıktır. Kesinlikle yargılanmalıdır. Gözardı edilemeyecek denli önemli olan ve dünyanın dört bir yanında işlenen suçlara tahammül edilemez.
Toplu bir direnişe her zamankinden daha çok ihtiyaç vardır. Amerika’nın yıkımını bundan başka hiçbir şey engelleyemez. Buna zorlanmadıkları müddetçe egemen güçler geri adım atmaz. Amerikalıların “artık yeter” demelerinin tam zamanıdır.
Son bir yorum
Suriye’deki çatışma halen bir çözüme kavuşmadı. Lübnan’daki Selefi vahşeti devam ediyor. İsrail ne yapacağı kestirilemeyen bir güç. Netenyahu selefi savaşçıları açıktan destekliyor. Mayıs ayının başlarında Suriye topraklarına hava saldırıları yaptı. Bundan önceki makalelerde bunlar tartışılmıştı.
Netanyahu Suriye’yi mukabele etmesi için kışkırttı. Bir çok defa, İsrail güçleri sınır ötesine top atışları yaptılar. Mayıs ayının son günlerinde, İsrail ordusuna ait bir araç ateşkes hattını geçerek Suriye güçlerini provoke etmeye çalıştı.
Bu araç ele geçirilip, sergilendi. Yine İsrail’den El-Zübeydiye köyünü hedef alan bir füze ateşlendi. Birbirinin ardısıra gelen bu saldırılar Suriye’yi mukabele etmeye kışkırtmak için yapılıyor. Şayet Suriye bunu yaparsa, daha büyük bir müdahaleye mazeret bulunmuş olacak.
Olaylar bu yönde gelişiyor. İlerde İsrail, Washington’un baş maşası olarak Erdoğan’ın yerine geçebilir.
7 Haziran günü, BM barışgücü şefi Herve Ladsous, Güvenlik Konseyine hitaben kapalı bir oturumda konuştu ve İsrail’in sınır ötesi harekatlar başlatmakla tehdit ettiğini belirtti.
Ladsous’a gore, Suriye ve İsrail güçleri arasında çatışma çıkması an meselesi. Şayet bu gerçekleşirse, 1973 Yom Kippur savaşından bu yana gerçekleşen ilk çatışma olacak. İsyancı güçlerin kısa bir süre silahsızlandırılmış Kuneytra bölgesini kontrol etmesine karşılık, Suriye tanklar ve zırhlı personel araçlarını bölgeye yollayarak karşılık verdi.
Bunu İsrail Savunma Bakanlığının yaptığı bir açıklama takip etti. Bu açıklamada İsrail UNDOF’a şayet Suriye tankları ilerlerse “IDF’nin harekete geçeceğini” belirtti.
UNDOF’un komutanı bu bilgiyi Suriye makamlarına iletti. Onlar da Suriye tanklarının orada isyancılarla çatışmak için olduğunu belirttiler. Orada olmaları 1974 geri çekilme antlaşmasını ihlal ediyor.
İsyancı güçlerin kontrolü ele geçirmesinden saatler sonra Suriye güçleri yeniden bölgeyi kontrol altına aldı. Bu tip hadiseler potansiyel birer yol aydınlatıcı parlama noktasıdır. Provokasyonlar savaşları başlatır. Anahtar konu Washinton’ın geniş çaplı bir müdahaleyi isteyip istemediğidir. Şayet istiyorsa her ihtimale hazırlıklı olmak gerekir.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu